Selfie’de Işığın Önemi Üzerine…

Yapılan bir araştırmaya göre , yaşları 16-25 arasında değişen Y kuşağı kadınları haftada ortalama beş saati selfie çekmeye ayırıyorlar ve günde ortalama üç selfie paylaşıyorlar.

Cem Kıvırcık

Instagram/Facebook/Twitter: @cemkivircik

Bu köşede selfie konusunu ele alalı neredeyse 1,5 yıl olmasına karşın, okurlarımızdan nasıl selfie’de daha iyi çekebileceklerine dair birçok soru alıyoruz. Bu arada hemen yazımın başında belirtmek isterim ki, her ne kadar Türkçe kelimeler özen göstersek de “özçekim” kavramını tam olarak kabul görmediğini düşünerek “selfie” kelimesini kullanıyorum, bu nedenle konuyla ilgili hassasiyet gösteren okurlarımızdan şimdiden özür dilerim.

Tam da bu noktada 1,5 yıl önce kaleme aldığım yazıda Google tarafından yapılan bir araştırmaya göre 2019’da bir günde 93 milyon selfie fotoğrafı çekildiğini hatırlatmak isterim. O dönemde yalnızca Instagram’a yüklenen günlük fotoğraf sayısı ise 100 milyon civarında imiş. Ancak, pandemi döneminin en hareketli günlerinde, Haziran 2021’de Rise Above Research bir araştırma yaptı. Böylece, 2018 yılına oranla, fotoğraf çekiminin yüzde 21 azaldığına dikkat çekti. 2021 sonu itibariyle fotoğraf çekme konusunda ibrenin yine yükseleceği söyleniyor.

Sosyal kültürümüzün de bir anlamda dönüşmesine neden olan selfie fenomeni, bir kişinin kendisi hakkında bir görüntüyü başka bir kişiye ilettiği kişiler arası bir iletişim olan bir kendini sunma ve ifade biçimi haline geldi. Her gün insanlar, kendilerini belirli bir bağlamda ifade etmek için kıyafet seçimleri, saç stilleri ve markalarla ‘kendilerini’ sunuyorlar. Peki insanları selfie’ler göndermeye motive eden nedir? Emerald Group Publishing tarafından yayınlanan “Selfie gönderilerinin motivasyonuna ilişkin içgörü: izlenim yönetimi ve özsaygı” başlıklı araştırma sonuçlarına göre, yaşları 16-25 arasında değişen Y kuşağı kadınları haftada ortalama beş saati selfie çekmeye ayırıyorlar ve günde ortalama üç selfie paylaşıyorlar.

Selfie Kameralarındaki Gelişme

Selfie konusunu ele aldığımız günden bu yana akıllı telefonlar, ön kameralarını, yani çekim kameralarının kalitesini arttırdılar. Daha büyük sensor, daha fazla MP ve daha geniş diyaframlarla selfie meraklılarının aklını çeldiler. Ancak, tüm bu gelişmelerin içerisinde fotoğraf için olmazsa olmaz olan yegane şey ışık. Yani ışığın yeterince olduğu ortamda ne büyük sensor, ne de daha fazla MP ihtiyacınız pek de olmaz.

Gündüz ışık konusunda işler kolaydı ama ya geceleri ne olacaktı? İşte bütün mesele buydu. Akıllı telefon üreticilerinden bazıları selfie modunda çekim yaparken kurnazca bir yöntem kullanıyor. Selfie çekimi öncesi telefon ekranını beyaza çeviriyor, bu parlak ışığın yansımasıyla yüzler biraz da olsun aydınlanıyordu. Düşük ışıkta selfie konusunda popüler olan Selfie Master, Night Selfie Camera, Selfie Flash, Selfshot, Front Flash ve Moonlight gibi uygulamalar da aynı prensip üzerinden hareketle telefonun parlaklığından yararlanıyordu. Sonuçlar çok fena olmasa da, yeterli değildi.

Selfie Çubuğu

Selfie aşkı, elbette, “selfie çubuğu” gibi inovatif ürünlerin piyasaya çıkmasına neden oldu. Böylece, endüstrinin bu yeni duruma çok çabuk uyum sağlayarak yeni ürünlerle selfie tutkunlarının karşısına çıkmasına neden oldu. Bir anda telefonlara takılabilen selfie aydınlatmaları piyasayı sardı. Özellikle portre çekimlerinde kullanılan havalı bir ışık dağılımı sağlayan ring flaşlar, selfie tutkunlarının vaz geçilmez aksesuarları haline geldi. Ama akıllı telefon pazarı meydanı dışarıdan gelen donanımcılara bırakmak niyetinde değildi. Nitekim, çok kısa bir süre sonra yalnızca arka kameraya değil, ön kameraya da bir aydınlatma sistemi ve LED flaşlar yerleştirildi.

Işığın düşük olduğu ortamlarda flaş kurtarıcı bir unsur olur. Bununla birlikte aslında resim kalitesi açısından çok önemli riskler de içerir. Çok parlak bir aydınlatma, yüzde istenmeyen gölgelerin oluşmasına cilt renginin değişmesine ve bozulmasına neden olur. Özellikle selfie gibi herkesin olduğundan çok daha güzel olmak için çabaladığı durumlarda yanlış ışık, istenmeyen sonuçlar doğurur. Bu nedenle birçok telefon üreticisi bu konuda kafa yorarak ışığın yeterli olmadığı ortamlarda selfie için kararlı ışığın miktarını ayarlama konusunda önemli mesafeler katettiler.

Geçtiğimiz sayılarda bu köşeyi hazırlarken kullandığım vivo V21’in 44 MP OIS ön, yani selfie kamerası aynı zamanda “Dual Selfie Spotlight” aydınlatma sistemine sahip. Özellikle gece selfie’lerinde önemli bir üstünlüğü olduğunu söyleyebilirim. Diyelim ki elinizde böyle bir telefon var ve düşük ışıkta bir selfie çekmek istiyorsunuz. Peki yalnızca telefona sahip olmanız yeterli mi? Elbette ki değil… Birkaç püf noktasına dikkat etmeniz gerekiyor. Nedir bunlar?..

Uygun Açı

Gündüz olsun, gece olsun fark etmez bir selfie çekiminde belki de en önemli şey uygun açıdır. Optimum sonuçlar için her zaman yukarıdan aşağıya doğru bir açıyla selfie çekmeyi tercih edin. Dilerseniz bir selfie çubuğu kullanın, ya da yeterince mesafeden sadece ellerinizi kullanın. Yukarıdan bir selfie çekmek her zaman size iyi sonuçlar verir. Bu ısrarımızın sebebi aşağıdan selfie çekmenin görüntüleri bozmasıdır. Yüzünüzün daha az belirgin olan özelliklerini öne çıkarır. Ayrıca büyük ihtimalle gıdı dediğimiz çene altı bölümü aşağı açıdan olduğundan geniş ve şişman görünür.

Işıkta Durun

İyi fotoğrafçılar, fotoğraf çekerken ışığın değerini bilirler ve selfie çekimleri burada bir istisna değildir. Ne fotoğrafı çekerseniz çekin, etrafınızda iyi bir ışık kaynağı bulmalısınız. Arkadan aydınlatma koşulları genellikle hoş olmayan görüntüler verdiğinden, ışığın önde olmasını tercih edin. Işığın önünüzde olması yüzünüzün önemli ayrıntılarını vurgulayarak selfie’lerinizin daha keskin görünmesini sağlar. Ancak ışığın arkanızdan geldiği ters ışık pozisyonlarında ön kamera aydınlatmaları hayat kurtarır.

İyi Pozlar ve Yüz İfadeleri

Artık açıların ve ışıklandırmanın önemini bildiğinize göre, konuya, yani size odaklanmanın zamanı geldi! Evet, pozlarda ve yüz ifadelerinde ustalaşmadan nasıl akıllı telefonla selfie çekimi uzmanı olabilirsiniz ki? Neyse ki, bir akıllı telefonda mükemmel selfie’yi elde etmenize yardımcı olacak bazı ipuçlarını sizler için bir araya getirdim.

Gözlerinizi kısarak bakın:

Gerçek hayattaki durumlarda pek ideal poz olmayabilir. Ayrıca, kadınlar bilir ki aslında uzun süre gözlerini kısmak kırışıklıklara neden olur! Ancak, selfie’lerde gözleri kısarak poz verirseniz, sonuç çok daha iyi olacaktır. Bana inanmıyorsanız, deneyin!

Selfie yüzü:

Hiç kimse ilk denemede iyi bir selfie çekemez ve neyse ki denemenin bir sınırı yoktur. Kendinize bir selfie yüzü seçmenizi öneriyorum. Evet, gerçekten de selfie kameralarında en iyi sonucu veren bir görünüme karar verin. Bu konuda aynada pratik yapın, tonlarca fotoğraf çekin. Sırıtış ve göz kısma oranını dengeleyin, sonuç hoşunuza gittiğinde selfie yüzüne sahip olmuşsunuz demektir.

Gülümseme:

Peki ya yüzünüz bazı durumlarda tuhaf görünüyorsa veya içinde bulunduğunuz ana uymuyorsa? Gülümseyin, sadece gülümseyin. Bu kadar basit; hiçbir şey bir gülümsemeden daha gerçek bir ifadeyi yansıtamaz.

Güneş gözlüklerinden ve şapkalardan kaçının:

Selfie’ler yüzümüzü mümkün olan en iyi şekilde gösterir, öyleyse neden yüzünüzü gizlemeye çalışıyorsunuz ki? Gözlerinizi gizlediği için güneş gözlüğü takmaktan kaçının. Şapkalar da yüzünüze bir iyilik yapmaz ve başınızı olduğundan daha yuvarlak gösterir.

Yukarıda sizlere anlattıklarımın yarısını dahi yapsanız, selfie fotoğraflarınızdaki değişiklikleri takipçileriniz fark edecektir. Gelecek sayıda yeni bir konuda görüşmek üzere…

Exit mobile version