Yazı: Ferudun Arslan
Fotoğrafta duygu varsa, gerisi teferruattır. Bir zamanlar böyle bir söz okumuştum ve çok hoşuma gitmişti. Doğru mu; tabiî ki tartışılmaz doğru.
13 Yaşından beri makine elimde, binlerce fotoğraf çektim. Bir o kadar da fotoğraf seyrettim. Bir o kadar da eğitimlerime katılan öğrencilerimin fotoğraflarını inceledim. Birlikte değerlendirmeler yaptık. Uzun zamandır da Photoline dergisinde sizler için küçük paylaşımlar yapıyorum. Birçok arkadaşımız çekmiş olduğu fotoğrafları e-posta ya da diğer iletişim kanallarıyla tarafıma gönderip değerlendirme ve küçük çaplı bilgi istiyorlar. Bütün bu sebepler toplanınca eh haliyle ciddi bir bilgi birikimi ortaya çıkıyor.
Fotoğrafa bakarken daha teknik ve genel bir değerlendirme yapıyorsunuz. Kompozisyon kurallarını dengelemeye çalışıyorsunuz. Ama ne olursa olsun fotoğrafın anlatımı ve verdiği mesaj yani fotoğraftaki duygu her zaman ilk tercihim oluyor. Bence fotoğrafın gerçek anlamı duyguyu anlatması olmalı. Çünkü fotoğrafta duyguyu anlatmak zordur. Okuyan kişiye göre de bu duygu algısı değişmektedir.
Alın bir fotoğrafı elinize ya da ekranınıza bakın. Bir daha bakın, bir daha bakın… Eğer içinizde bir duygu seli ortaya çıktıysa ve bunu sorguluyorsanız işte bu fotoğraf gerçekten duyguları anlatmakta başarılı bir çalışma olmuştur.
Bu tip fotoğraflara bakarken tekniksel konular aklınıza bile gelmez. Hatta ve hatta birçok fotoğraf okurunda şunu bile fark ettim. Duygusal fotoğraflarda ne kafası kesik çıkmış, ne kulenin yıldızı kadrajda olsaymış gibi yorumlara bile hiç rastlamadım desem yalan olmaz.
Bütün arkadaşlar fotoğraf çekerken bazen konuya odaklandığında ne ışık ne teknik bazen hiç bir şeye odaklanmaz. O duygu anını kaçırmak istemez. Her şeyi telafi edebiliriz ama maalesef kaçırılan an bir daha asla geri gelmez.
Lafın kısası fotoğraf çekerken duygu yüklü anlar söz konusuysa ne teknik nede kadraj oluşturmak aklımıza bile gelmez.
Ne diyoruz o zaman anı yakalayın ve duyguyu aktarın.
Kadrajınız mutlukla dolsun.