Silüet Fotoğrafıyla Karanlığa Göz Atmak

Silüetler hayal gücünü harekete geçirmelerinden dolayı her zaman dikkat çekici olmuşlardır. Bu nedenle gerek fotoğrafçılık, gerek sinemada bir görüntüye gizem unsuru eklemek veya belirli bir ruh halini aktarmaya yardımcı olmak için silüetler oldukça fazla kullanılır.

Tanım olarak ifade etmeye çalışırsak bir kişinin, hayvanın veya nesnenin parlak bir arka plana karşı ayrıntı vermeden, öznenin ana hatlarıyla özdeşleşerek sadece kenar çizgileriyle çerçevelenen koyu görüntüsüdür diyebiliriz.

Silüet kelimesi dilimize Fransızca’ dan geçmiştir. Aslında bu görüntülere silüet denilmesinin hikayesi 18. yüzyıla, yani fotoğrafçılığın ortaya çıkışından çok uzun yıllar öncesine dayanır. O yıllarda herhangi birinin portresini yapmanın en kolay yolu, kişinin profilinin çevresini oluşturmaktı. İnsanlar sevdikleri kişilerin ucuz bir portresine sahip olmak istediklerinde, kağıt ve makas kullanarak birkaç dakika içerisinde söz konusu kişiye oldukça benzeyen küçük siyah resimler üreten yetenekli sanatçılara giderlerdi. Bu siyah resimler, yine aynı yıllarda moda olan oldukça gerçekçi renklerle yapılmış minyatür portrelere göre oldukça ucuz bir alternatifti. İnsan, hayvan veya nesnelerin koyu renkli temsilinden oluşan bu sanat biçimine silüet adı verilmesine o zamanlarda Fransa’da maliye bakanı olan Etienne de silhouette’ nin yaptığı acımasız bütçe kesintileri ve vergi politikaları neden olmuştur. Kendisinin de yapmaktan keyif aldığı bir hobi olan bu eserlere ucuza bir şeyler yapmakla bağdaştırılarak onun adı verilmiştir.

Fotoğraf makinesinin icadından sonra da silüetler hayatımızda olmaya devam etmiştir. Fotoğraf karesinde silüetleri kullanmak karakterleri ve durumları tanımlamaya yardımcı olur. Örneğin tek bir objenin yalnızlığını vurgulamak, bir gurup nesnenin konumunu güçlendirmek ve karakterleri zarif bir portrede tanımlamak için silüetleri kullanabiliriz.

Çoğu insan birçok şeyi gizleyebildiği için karanlıktan korkar, çünkü göremedikleri yerlerde her zaman tehlikeli bir şey olma potansiyeli vardır. Silüet fotoğraflarında da mevcut tüm bilgiler elimizde yoktur ve gizli bir şeyler olup olmadığını tam olarak anlayamayız. Bu nedenle detayları eksik ve keskin bir kontrast içerisindeki karanlık kısım korkutucu bir psikolojik etki de yaratabilir. Özellikle sinemada bu etki gerilim yaratabilmek için çok kullanılır.

Görüntüyü karanlık ve aydınlık iki temele indirgemenin ve nesnenin iç kısmındaki tüm detaylarını ortadan kaldırmanın görüntüyü basitleştirdiği düşünülebilir. Ancak durum böyle değildir. Bir silüet tüm kareye hükmederek ilgiyi izolasyon yoluyla belirli bir ögeye veya karakter üzerine çeker ve çerçevede dikkat çekmek isteyen tüm diğer detayları eler.

Silüetler aslında birçok olasılığın göstergeleri gibidirler. Zaten bu kadar ilgi çekici olmasının nedenlerinden biri de yorumlamaya çok açık olmalarıdır. Beynimiz bilemediği detayları doldurmak için çalışır ve fotoğrafa bakan kişi kendi ruh halini silüete yansıtır. Böylece duygular tetiklenir. Deniz kenarında tek başına oturan bir insanın silüetini gördüğümüzde, yüz ifadesini göremediğimiz için her türlü durumu hayal edebiliriz. O insan üzgün, mutlu, ağlıyor ya da sadece dalgaları izliyor olabilir. Baktığımız her fotoğrafta kendi teorimizi ve duygularımızı yaratabiliriz. Fotoğrafı çeken kişi kendi hikayesini anlatıyor olabilir fakat aynı anda bakan iki izleyicinin bile algıladığı hikaye farklı olacaktır.

Silüet fotoğraflamak istediğimizde göz önünde bulundurmamız gereken ilk şey kolayca tanımlanabilir şekle sahip bir obje seçmektir. Bu bir ağaç, bir insan ya da arka planda güneşin battığı bir şehir manzarası olabilir. Görüntüde birden fazla obje varsa aralarında biraz boşluk olduğundan emin olmak gerekir çünkü çok fazla objenin çakıştığı silüet fotoğrafları oldukça kafa karıştırıcı olabilir. Bundan dolayı özellikle birden fazla objeyi fotoğraflamaya çalıştığımızda her objenin bağımsız olarak açıkça tanımlandığından emin olmalıyız.  Ayrıca arka planda ışığı engelleyen ya da dikkat dağıtan herhangi bir şey varsa objeyi tanımlanabilir kılmak için yer değiştirebilir ya da objeyi daha açık bir alana getirebiliriz. Sade bir arka plan görüntünün izleyici tarafından daha kolay algılanabilmesi için önemlidir.

Silüetleri obje ve arka plan arasındaki büyük kontrast oluşturur. Bunun için fotoğraflamak isteğimiz konu yani karanlık olmasını istediğimiz obje, doğal ya da yapay çok parlak bir ışık kaynağının önünde olmalıdır. Güneş genelde en yaygın kullanılan ışık kaynağıdır. Özellikle altın saatlerde güneş ufukta en alçak konumunda olduğu için daha çarpıcı ana hatlar oluşturur. Silüetler altın rengi bir gökyüzüyle birleştiğinde çok daha büyülü görünür. Elbette geceleri de silüet görüntüleri yakalayabiliriz. Ateş, ay, fenerler, sokak lambaları da kullanabileceğimiz harika ışık kaynakları olabilirler. Özne ile kontrast oluşturacak bir kaynak olması yeterlidir. Unutmayalım ki ışık kaynağı ne kadar parlaksa kontrast da o kadar fazla olup detayları ortaya çıkarır.

Silüet çekimlerinde mükemmel ölçüm yapmak önemli bir rol oynar. Aşırı aydınlanmış bir ortamda siyah görünmesini istediğimiz bir objeyi fotoğraflarken ortam fotoğraf makinesi için yanıltıcı olabilir. Eğer otomatik ölçüm yapılıyorsa fotoğraf makinesi karanlık çıkmasını istediğimiz objeyi daha aydınlık olacak şekilde değerlendirme yapabilir. Manuel ayarları kullanmak tüm bu olasılıklardan kaçınmaya yardımcı olacaktır. Nokta ölçüm modunu kullanmak ölçümün tam olarak nereden yapılması gerektiğini belirlememizi sağlar. Sonrasında ölçümü en parlak bölgeden yapmamız gerekir. Eğer karanlık olan bölümden ölçüm yapılırsa elde etmek istediğimizin aksine daha aydınlık bir obje ve aşırı pozlanmış bir arka plan elde edilebilir.

İyi bir silüet fotoğrafında obje net ve keskin olmalıdır. Ölçümü ve netlemeyi farklı yerlerden yapmamız gerekeceği için netlemeyi de manuel olarak yapmak önemlidir. F8 gibi kısık bir diyafram aralığı kullanmak mümkün olduğunca tüm fotoğraf karesinin net olmasına yardımcı olabilir. Büyük diyafram değerleri aynı zamanda fotoğraf makinasına giren ışığı da sınırlar. Böylece daha koyu silüetler elde etme şansı yükselir. Ayrıca iso değerlerinin de düşük olması gerektiği için bazen tüm bu koşullar ışığın oldukça azalmasına ve pozlama süresinin uzamasına yol açabilir. Böyle durumlarda titreme ve netsizlik olmaması için en iyi çözüm bir tripod kullanmaktır.

Kompozisyon her güzel fotoğrafta olduğu gibi burada da büyük önem taşır. Silüet çekimlerinde, karanlık ve aydınlık alanların etkileşimi ve onları bölen çizgiler kompozisyonun temel içeriğini oluşturur. Yüksek kontrastlı bir çekim yapıldığı için fotoğraftaki çizgiler ve geometrik şekiller daha fazla öne çıkar. Objelerdeki hareket duygusu da izleyicinin çabuk algılayabileceği güçlü kompozisyonlar oluşturabilir ve objenin ne yaptığını aktarmaya yardımcı olabilir.

Çekimin başarısını etkileyen önemli faktörlerden birisi de konuyu fotoğrafladığımız açıdır. Çünkü nerede durduğumuza bağlı olarak silüetin şekli değişecektir.

Silüetler objelerin renk ve dokularını ortadan kaldırarak bambaşka bir boyuta taşır. Bizlere sadece onların şekillerini kullanarak hikayemizi etkili bir şekilde anlatabilme olanağı sunar ve etkileyiciliği sayesinde izleyiciyi fotoğrafa bakması ve yorumlaması için davet eder. Silüetler karanlığın ve aydınlığın beraber anlattığı güzel hikayelerdir…

Yazı: Özgür Semerci


Bu yazı, Photoline dergisinin Ağustos sayısından alınmıştır.

Exit mobile version