Olympus OM-D E-M1X İnceleme

Yzn: Cem Kıvırcık

Olympus’un özellikle doğa, kuş ve aksiyon fotoğrafçıları için tasarladığı ve profesyonelleri hedeflediği OM-D E-M1X, bu yılın Şubat ayında piyasaya çıkan bir fotoğraf makinesi. Bugüne kadar herhangi bir Olympus dijital fotoğraf makinesi deneyimlememiş biri olarak, gerçekten çok merak ettiğim bir ürün olduğunu itiraf etmeliyim.

Nedir bu Micro Four Thirds teknolojisi?

Aslında, Olympus’u anlatırken, konuyla ilgili bilgi sahibi olmayanlara “Micro Four Thirds” sensöründen söz etmek gerekiyor. Adını çokça duyduğunuz full frame (tam kare), ya da APS-C (cropped) sensörlerle karşılaştırıldığında, Olympus ve Eastman Kodak tarafından tasarlanan ve geliştirilen “Micro Four Thirds” sensör daha küçük bir boyuta sahip. Şöyle ki, standart tam kare bir sensör 36×24 mm, APS-C yani kırpık sensör marka ve ürünlere bağlı olarak değişmekle birlikte 23,6×15,7 mm ölçülerindedir. Olympus’ta kullanılan sensör ise 17,3×13 mm ölçülerinde ve normal APS-C sensörlerden yaklaşık yüzde 30-40 kadar daha küçük… Bu sensör adı 4×3 oranı nedeniyle verilmiş…

Her ne kadar fotoğrafçılık dünyasında “daha büyük sensör daha iyidir” gibi bir genel kanı olsa da, kişisel olarak düşüncem her teknolojinin kendine göre avantajları ve dezavantajları da içerdiği yolunda. Kaldı ki, Olympus ve Panasonic tarafından kullanılan Micro Four Thirds sensör teknolojisi de fotoğrafçıların hayatını kolaylaştıran önemli avantajlar sunuyor. Ayrıca, bu teknolojinin aynasız sistemlerin gelişmesinde önemli bir öncülük yaptığını da belirtmek gerek…

Tam kare ile kıyaslandığında, APS-C sensörler 1,5X çarpan faktörüne sahiptirler. Yani 24 mm bir lens kullanıyorsanız, bu APS-C sensörde size 36 mm’e eşit bir odak mesafesi sunuyor. Micro Four Thirds sensörlerde ise çarpan faktörü 2X, yani 24 mm’lik bir lensten 48 mm odak mesafesinde hizmet alıyorsunuz. İşte bu nedenle daha küçük, daha hafif ve daha performanslı olmak adına Micro Four Thirds sensörler büyük avantajlar sunuyor. Şöyle düşünün 300 mm’lik bir lens çok daha büyük ve ağır olacakken, Micro Four Thirds için tasarlanan lensler çok daha küçük ve hafif oluyor. Nitekim, Zoom İthalat tarafından bana deneyimlemem için gönderilen Olympus OM-D E-M1X ile gelen M.Zuiko 12-100 mm f/4 IS Pro lens, 24-200 mm aralığında tam bir tak-gez lens performansı verdi.

 

Micro Four Thirds’ün bir başka önemli avantajı küçük yapısı nedeniyle ışığın iç dolaşımının minimum düzeyde olması ve görüntünün yalnızca ortasında değil, köşelerinde de oldukça keskin sayılabilecek bir sonuç vermesi… Bir başka avantaj da – ki bu kendini OM-D E-M1X’te iyice gösteriyor – belirgin bir şekilde seri çekimlerde hızlı olması ve bunu hafıza kartına da hızlı yazabilmesi… Hafıza kartından söz etmişken, Olympus OM-D E-M1X’in iki SD kart yuvasına sahip olduğunu belirtelim. Üstelik her iki yuva da UHS-II standartlarını ve yüksek okuma-yazma hızlarını destekliyor.

Fotoğraf makinesinin dış görünümü, tamamen profesyoneller için tasarlanmış ve bütünleşik battery grip özellikli… Micro Four Thirds sensöre sahip bir fotoğraf makinesi için küçük diyemeyeceğim ama aynı özelliklere sahip bir DSLR fotoğraf makinesinin yanında hala küçük kalıyor. Ele oturan bir ergonomisi var. Yatay ve dikey çekim yaparken deklanşöre ve kontrol düğmelerine ulaşmak son derece kolay. 144.4×146.8 75.4 mm ölçülerinde ve sadece 997 gr. Bütünleşik battery grip içerisinde iki BLH-1 batarya bulunuyor ve bu da 2500 kareden fazla fotoğraf çekme imkanı sunuyor. Aynasız teknolojiye sahip bir fotoğraf makinesi için inanılması neredeyse imkansız ama gerçek… Ayrıca, bu pilin daha önceki modellerle de uyum gösterdiğini söyleyeyim.

Deklanşörü son derece yumuşak buldum. Her ne kadar fotoğraf makinesinin “sessiz” modu olsa da normal halinde bile son derece sessiz ve inanılmaz hafif bir deklanşörü var. Muhtemelen bu özellik, makinenin titremesini de en alt düzeye indiriyor diye düşünüyorum.

IPX1 standartlarının ötesinde bir gövde

Profesyonel fotoğrafçılar için tasarlanan metal alaşım gövde toz ve nem geçirmezlik özelliklerinin ötesinde ayrıca IPX1 standartlarına sahip. Nedir IPX1?.. Bir su geçirmezlik standartı olan IPX testi, 1 ile 8 arasında derecelerle bir ürünün su geçirmezlik özelliğini belgeliyor. IPX1 standartlarına göre Olympus  OM-D E-M1X, tam 10 dakika boyunca yoğun yağmur yağmasına bana mısın demiyor. Doğrusu bendeki test ürününü fıskiye altına sokup 10 dakika bekleme cesaretini gösteremedim ama, sosyal medyada izlediğim videolarda fotoğraf makinesini musluğun altına sokanları bile gördüm. Ancak, hemen hepsinde “Bunu evde denemeyin” yazıyordu… Gövde gerçekten çok iyi yalıtılmış, bu kendini hafıza kartı yuvası ve battery grip kapak girişlerinde de belli ediyor. Buralardaki kilit sistemlerine bayıldım.

Gövdede en çok beğendiğim özellik kesinlikle katlanabilen ve 180 derece döndürülebilen LCD ekran oldu. Keşke bütün fotoğraf makinelerinde bu kadar kullanışlı katlanabilir, döndürülebilir ekranlar olsa… Bildiğim kadarıyla bu tür ekranları Canon, başlangıç ve orta seviye modellerinde kullanıyor ama nedense profesyonel serilerinde bu özelliği göremiyoruz. Halbuki bu ekran yapısına profesyonellerin çok daha fazla ihtiyacı var. Tabii bu LCD ekranın dokunmatik özellikli olduğunu da belirteyim.

Olympus’un EVF (Electronic View Finder) teknolojisi en çok eleştiri alan özelliklerinden biri… 2,36 m nokta çözünürlük çok da yeterli değil… Özellikle rakipleri 3,7 m seviyelerinde çözünürlük sunarken… Lakin, EVF gecikmesinin minimum düzeyde olduğunu söyleyebilirim. Bir diğer önemli artı ise EVF’nin 0,83x büyütme imkanı vermesi ki bu sektörün en yüksek düzeyi… Yine LCD ekranın çözünürlüğünün 1,037 K nokta olması da rakiplerin 1,440 K seviyelerinde dolaştığı göz önünde bulundurulduğunda bir başka eleştirilen özellik…

Gövdede yer alan kontrollerin detaylarına girmeyeceğim ancak hemen hepsinin elinizin altında olduğunu söyleyebilirim. Özelleştirme konusunda Olympus o kadar çok olanak sunuyor ki, istediğiniz özellikleri bu düğme ve kontrollere atayabiliyorsunuz. Toplamda 14 düğme var bu kontroller için ama 16’ya çıkartabilmeniz de mümkün…

20,4 MP çözünürlük ve 121 AF noktası

OM-D E-M1X’in Micro Four Thirds sensörü 20,4 MP çözünürlüğe sahip ve 121 noktadan otomatik odaklama yapabiliyor. Otomatik odaklama performansı, hız ve kararlılık açısından beni oldukça mutlu etti diyebilirim. Birçok fotoğraf makinesinde karşımıza çıkan yüz tanıma, göze odaklama gibi standartların yanında, motor sporları çekimleri için otomobil, motosiklet, uçak, ya da helikopter ve hatta tren bile tanımlaması çok keyifli… Aslında bu da yazılımda yapay zekanın ön plana çıkması anlamına geliyor.

Makinede titreşim engelleme özelliği o kadar mükemmel ki, herhangi bir tripoda ihtiyaç bile duymadan “Hand-held high-res” modunu seçerek, elde çekim yapabiliyorsunuz. Eldeyken fotoğraf makinesi 16 kare çekiyor ve tüm bu kareleri birleştirerek, 50 MP çözünürlüğünde RAW dosya oluşturuyor. Aynı şekilde tripod kullandığınızda bu dosyanın boyutu 80 MP’e ulaşıyor.

Fotoğraf makinesinde belki de en çok sevdiğim özelliklerden biri “Live ND” modu oldu. Ekstra bir ND filtreye, ya da tripoda ihtiyaç duymadan elde uzun pozlamalar yapabiliyor, akar suları ipeksi yüzeylere çevirebiliyorsunuz. Aslında kamera yazılım desteği sayesinde üstüste kareler çekiyor ve bunları bir araya getirerek uzun pozlama efekti oluşturuyor.

Seri çekimde 60 fps performansı

Özellikle sportif faaliyetler ve aksiyon fotoğrafları çekenler için tasarlanan OM-D E-M1X, tam çözünürlükte mekanik shutter ile saniyede 15 kare performansıyla ardarda 103 RAW dosyası kaydedebiliyor. Sessiz elektronik shutter devreye girdiğinde tekil odaklama modunda 60 fps ve ardarda 49 RAW kare performansına ulaşıyor. Sürekli odaklama modunda ise 18 fps ile 74 ardışık kare çekebiliyorsunuz. Bu rakamlardan da anlaşıldığı üzere seri çekimde Olympus OM-D E-M1X’in bariz bir üstünlüğü mevcut…

Özellikle otomatik sürekli odaklama ile takip modunda son derece iyi iş çıkarttığını söyleyebilirim. Hemen hemen odak kaçırmadan çektiğiniz bütün karelerde hareket eden nesnelerin istenilen netlik ve keskinlikte olması güven veriyor. Öte yandan 25600 ile limitlenmiş ISO performansı ve Micro Four Thirds sensörün getirdiği düşük ışıktaki gürültü konusunu da göz önünde bulundurmakta yarar var. Bu nedenle mümkün mertebe fotoğraf çekimlerinde ışığın daha güçlü olduğu ortamlar seçilmeli diye düşünüyorum.

Sonuç olarak, Olympus’un amiral gemisi OM-D E-M1X’ten genel olarak memnun kaldığımı itiraf etmeliyim. “Daha büyük sensör, daha iyidir…” takıntısı olmayan, hava koşullarına uygun, sağlam ve hızlı bir fotoğraf makinesi arayanların gözardı etmemesi gereken bir seçenek olarak kendini gösteriyor. Titreşim engelleme teknolojisi o kadar iyi ki, son derece düşük enstantenelerde elde çekim yaptığınızda elde ettiğiniz fotoğrafın netliği insanı şaşırtıyor. Elde uzun pozlama yapabilmek inanılmaz keyifli bir duygu… Öte yandan ND filtre olmaksızın, Live ND modu ile uzun pozlama yapabilmesine de bayıldım. Menüsüne alışık olmadığım için bazı noktalarda detaylarda boğuldum. Fakat bir süre sonra uyum sağlıyorsunuz, aşılmayacak bir mesele değil. Özellikle sessiz mod üzerindeki kalp işareti kafamda bir soru işareti oluşturdu. O kadar sessiz ki, kalp atışınızı bile duyuyorsunuz diye bir çıkarımım var.

Olympus OM-D E-M1X Satış Fiyatı: Yurtdışında 3,000 dolar civarında ve Türkiye’de 18,000-18,500 aralığında satılıyor.

 


 

Exit mobile version