Konuya hızlı bir giriş olacak ama: Hiçbiri güvenli değil! Ama artık hiçbiri güvenli olmadığı için detaylı bir araştırma, “aman hangisi güvenli acaba” diye bakmaya gerek yok.
Yakinen tanıdığım bir arkadaşım gizli bir operasyonla apar topar tutuklandı. Sonrasında serbest bırakıldı ve detayları bize anlattı. Yaptığı tüm mesajlaşmaları, konuşmaları yazılı olarak önüne koymuşlar. “Şurada tam olarak ne demek istedin?” diyerek gTalk konuşmalarını bile çıkarıp göstermişler. Buna WhatsApp ve Facebook konuşmaları da dahil elbette.
2 yaz önce bir sendikanın üyeleri ile beraber bir yaz tatili kampına gittik. Benden sosyal ağların güvenliğine dair bilgilendirici bir konuşma yapmamı istemişlerdi. Yaptığım konuşmada, attığımız bir Tweet’i birkaç dakika içerisinde silme yetkisine, yaptığımız yazışmaları anında görebilme erişimine sahip bir teknolojiden bahsetmiştim. Dinleyenlerin endişeleri ve şaşkınlıkları gözlerinden okunuyordu fakat ben gayet sakin bir şekilde anlattım çünkü büyük bir endişenin bir üstü derin bir sakinliktir ya da belki de teslimiyet. “E peki biz ne yapmalıyız?” sorularına ise hiçbir şey yokmuş gibi davranmaları gerektiğini söyledim. Çünkü alınabilecek hiçbir önlem yok.
Peki WhatsApp’ın uçtan uca şifreleme metodu?
WhatsApp’a yakın zamanda gelen uçtan uca şifreleme metodu ile mesajlarımızın artık daha güvende olacağı vadediliyor. Söz konusu sistemin çalışma şekli ise şöyle; Birisine yolladığınız mesaj telefonumuzdan çıkmadan önce şifreleniyor, WhatsApp sunucularına erişiyor, mesajımız karşı tarafa ulaştığı an WhatsApp sunucuları üzerinden anında siliniyor. Ama burada gözden kaçan bir şey var; Mesajlarımız sunuculardan siliniyor ama telefonumuzda tutulmaya devam ediliyor…
Bu özelliğe ne kadar güvenilebileceği tartışma konusu. McAfee antivirüs yazılım şirketinin kurucusu John McAfee de bu özelliğe güvenmediğini açık bir şekilde belirtti. Özellikle Android telefonlardaki açık yazılımlar sayesinde kötü niyetli kişilerin mesajlarımıza rahatlıkla ulaşabileceğini belirtiyor.
Hükümetler ile teknoloji firmaları sık sık bir araya geliyor. Bu görüşmeler elbette biz kullanıcılara güven vermiyor. Özellikle bizim ülkemizde mahremiyet ve ifade özgürlüğü gibi kavramlar oldukça zedelenmiş durumda. En sık kullanılan teknoloji ürünlerinin yönetim kadrosunda muhakkak bir hükümet elemanı yer alıyor.
Dropbox’ın yönetin kurulunda eski USA Dış İşleri Bakanı Condoleezza Rice’ın yer alması, Apple ile FBI’ın sık sık bir araya gelmesi, WhatsApp/Facebook/Messenger/Instagram arasında bilgilerimizin sürekli paylaşılması, mobil operatör şirketlerimizin hükümet ile fazla yakın temasta olması, nasıl bir güvensiz ortamda olduğumuzu bizlere yoğun bir şekilde hissettiriyor.
Mobil operatörler
Mobil operatörlerimiz olan Turkcell, Vodafone ve Türk Telekom da maalesef güven vermeyen bir diğer şirketler. Sanırım aramızda gönül rahatlığıyla “Benim telefonum dinlenmiyor”, “Benim mesajlarım bende gizli kalıyor” ya da “Ben mobil operatör şirketime güveniyorum” diyebilecek biri yoktur. Olmasın da zaten!
Gözünüzde canlandırın; Türkiye’ye su girişi tek bir kanal üzerinden yapılıyor, o suyun başında kim varsa tüm akışı kontrol eder; istediğini o suya kadar, istediği zaman akışı keser, istediği zaman da suyun içindekileri analiz edip detaylı araştırır. Hal böyleyken aslında fazla çırpınmaya gerek yok. Halk olarak iyice paranoyaklaştığımız şu zamanlarda en azından kafamızı böyle şeylerle yormayalım.
Bizlere düşen şey telefonumuzu ve benzer kişisel cihazlarımızı kimseye vermemek ve hatta şifre ile korumak, sosyal ağ hesaplarımızın şifrelerini güçlendirmek. Gerisi mi? Fazla düşünmeyin. Carl Sagan’ın herhangi bir kitabını alın ve okuyun, gökyüzünü keşfedin, gündeminizi güzelleştirin. :
Yorum Yap