Canlı fotoğraflarla bizleri hayran bırakan HDR fotoğraf tekniği nedir ve nerelerde tercih edilir? Detaylı olarak açıkladık. High Dynamic Range ya da daha yaygın kullanımı ile HDR fotoğraf tekniği özellikle kontrast oranını üst düzeyde almayı sağlayarak fotoğrafçılara elde etmek istediği fotoğrafı veriyor.
Siz de eğer fotoğrafçılıkla yakından ilgilenen biri olarak teknik hakkında bilinmesi gereken her şeyi öğrenmek istiyorsanız bu yazıdaki bilgiler ışığında hareket edebilirsiniz.
Işığın fazla kontrast oluşturduğu ortamlarda fotoğraf çekerken iyi pozlanmış bir görüntü elde edebilmenin zorluğunu muhtemelen herkes yaşamıştır. Işık ölçümünü fotoğraf makinasına bıraktığımızda ya aşırı parlak bir fotoğraf karşımıza çıkar ya da oldukça karanlık. Ancak görüntüye baktığımızda kendi gözlerimiz bu farkı hissetmez.
Çıplak gözün gördüklerini bir makinayla doğru bir şekilde yakalamak her zaman kolay değildir. Bunun nedeni, insan gözünün bir fotoğraf makinasına göre çok daha geniş bir dinamik aralığı görebilmesidir .
Dinamik aralığı ışığın en az ve en güçlü olduğu alanlar arası ton farkı olarak ifade edebiliriz. Bir fotoğraf makinası sensörünün tüm renkleri ve parlaklığı mümkün olduğunca aslına uygun kalarak yeniden oluşturabilme becerisi burada devreye girmektedir. Makinanın filmi veya sensörü saf beyaz ve saf siyah arasındaki tonların hepsini değil sadece belirli sayıdakileri yakalayabilir.
Teknoloji henüz insan gözünün becerisine ulaşamasa da HDR tekniği bu dinamik aralık sorununu aşmaya çalışmanın harika bir yoludur ve insan gözü ile en iyi eşleşmeyi elde etmeye yarıdmcı olabilir.
HDR Fotoğraf Tekniği Nedir?
HDR (High Dynamic Range), fotoğraf makinesinin sadece tek pozlamada elde edebileceği en parlak ve en koyu tonlar arasındaki kontrast oranını daha üst düzeyde elde edebilmeyi sağlayan bir tekniktir. Temel mantık koyu ve açık alanlar arasındaki dengeyi sağlamaktır.
HDR fotoğraf tekniği akıllı telefonlarda yaygın olarak kullanılmaya başlanmasıyla birlikte son yıllarda çok fazla kendinden söz ettirmeye başladı. Canlı ve detaylı sonuçlarla bizleri hayran bırakan HDR aslında fotoğrafçılıkta çok da yeni bir teknik yani dijital çağın getirdiği bir gelişme değildir. Biraz şaşırtıcı gibi dursa da HDR tekniği nerdeyse fotoğrafçılığın kendisi kadar eskidir.
Geriye dönüp HDR tekniğinin başlangıcına baktığımızda karşımıza hayallerinin peşinde koşan bir araştırmacı olan Fransız ressam, heykeltıraş ve fotoğrafçı olan Gustave Le Gray çıkar.
Fotoğrafın bir sanat olarak potansiyelini fark eden ilk ressamlardan olan Le Gray ayrıca fotoğrafçıların kendi filmlerini yapmak zorunda oldukları o dönemlerde zeki bir mucit ve kimyagerdi. Bunlar onu çeşitli buluşlar geliştirmeye yöneltti ve 1850 gibi erken bir tarihte birden farklı pozlama değerinin birleştiği bir görüntüyü üreten ilk kişi olmasını sağladı.
Deniz manzaraları gibi aşırı kontrastlı ortamlarda çekim yaparken en elverişli pozlamayı elde edebilmek için denizden ya da gökyüzünden ödün vermesi gerektiğini fark eden Le Gray çözümü biri denizi, diğeri de gökyüzünü istediği gibi gösteren iki negatif çekmekte buldu. Daha sonra çektiği iki negatifi birleştirerek genişletilmiş bir dinamik aralığa sahip tek bir fotoğraf elde etti.
O dönemde mevcut olan teknolojinin izin verdikleri düşünüldüğü zaman görsel olarak sınırların ötesine geçmeyi başarmıştı.
Le Gray ilk gerçek manzara fotoğrafçılarından biriydi ve onun çalışmalarını bu kadar büyüleyici kılan onun gökyüzü ve yeryüzünü oluşturan tüm ögeleri birbirinden ayırabilme görüsü ve tüm bunları sanatsal olarak birleştirebilmekteki ustalığıydı. Fotoğrafçılığa büyük katkılarından birisi de daha kısa pozlama süresi sağlayan kolodyum cam negatifini bulmasıydı.
1993 yılına gelindiğinde Lawrence Berkeley Laboratuvarında bilim insanı olan Greg Ward geldi ve HDR fotoğrafçılığında bir kez daha devrim yarattı. Bu sefer renkli fotoğrafların HDR görüntülere dönüşmesini sağladı.
RGBE dosya formatını yaratması gerçek zamanlı HDR görüntüler oluşturabilmenin yolunu açtı. TIFF, HDR ve JPEG-HDR formatını geliştirdi ve bir HDR görüntü oluşturucu yazılım olan Photoshophere uygulamasını yazdı.
Tekrar günümüze döndüğümüzde HDR tekniğinin oldukça geniş bir kullanım alanı olduğunu ve görüntünün ışığını dengelemekte sorun yaşanan birçok durumda harikalar yaratabildiğini söyleyebiliriz.
HDR Le Gray’in öncülüğünü yaptığı gibi manzara fotoğrafları için mükemmeldir. Manzaralar genellikle gökyüzü ve yeryüzü arasında bir kontrast farkına sahiptir.
Tekniği kullanınca herhangi bir manzaranın hem aydınlık hem de karanlık alanlarında çok daha fazla ayrıntı yakalamak mümkün olabilir. Böylece parlak bir gökyüzünün önünde gölge altında kalan bir objenin fotoğrafını çekerken, kapkaranlık bir obje ile çok aydınlık bir gökyüzü arasında seçim yapmak zorunda kalmayız.
Özellikle HDR çekimi için uygun zaman düşünüldüğünde güneşin konumunun aşırı kontrast yarattığı sabahın erken saatleri ve akşam gün batımları mükemmel olabilir. Bina fotoğrafları ve şehir manzaraları için çok fazla tercih edilmesinin nedenlerinden biri dokuların tüm ayrıntıların ortaya çıkması ve görsel olarak ayırt edilebilmesidir.
Dokuların öne çıkması ana objenin daha fazla ilgi çekerek öne çıkmasına olanak tanır. Desenler, işlemeler ve figürler çok daha anlaşılır bir şekilde görüntüye aktarılabilir.
HDR Fotoğraf Tekniği Nerelerde Kullanılır?
İç mekanlar da çoğunlukla yüksek kontrasta sahip ortamlardır ve pencereler aşırı pozlanmış ve iç kısımların daha karanlık olduğu fotoğraflar sık karşımıza çıkabilir. Aydınlatma kullanmadan hem ortamı hem de pencerenin dışındaki manzarayı beraber sunabilmek için harika bir çözüm olarak karşımıza çıkar. Bir fotoğrafın tüm dinamik aralığını yakalayarak da oldukça doğal görünümlü fotoğraflar elde edilebilir.
HDR sıradan bir görüntüyü etkileyici bir hale getirmeye yardımcı olabilir ancak fazla ileri gidildiğinde fotoğraflanan ortamın gerçekliği tamamen değişerek gerçeküstü görüntüler de elde edilebilir. Kontrast, keskinlik ve renk doygunluğu insan mantığının dışında bir hal alabilir. Objeleri çevreleyen ışık ve aşırı grenlenme göze çarpar.
Gerçek hayatta var olan bir ortamı gerçeküstü bir anlatımla sergilemenin zorluğu düşünüldüğünde tekniğin bu konuda oldukça ilginç sonuçlar ortaya çıkardığını da görebiliriz. Akıllı telefon uygulamaları haricinde fotoğraf makinemizle bir HDR fotoğraf oluşturmak istediğimizde çekimlerin çok da karmaşık olmadığını söyleyebiliriz.
Ortamın dinamik aralığına ve elde etmek istediğimiz fotoğrafa göre bir dizi fotoğraf çekmemiz gerekir. Bunu yapmanın ilk adımı, makinayı sabitlemek için bir tripod üzerine yerleştirmek ve her fotoğraf için çerçevenin aynı kaldığından emin olmaktır.
Her görüntüde farklı netlik ve alan derinliğine sahip olmamak için netliği ve diyafram açıklığını manuel olarak ayarlamak en iyisi olacaktır.
Asıl önemli olan farklı pozlama değerlerinde en az üç tane çekim yapılmasıdır. Pozlamayı yani fotoğraf makinasına girmesine izin verilen ışık miktarını bir kez normal seviyede tutarak birer kez de bir kademe eksi ve artı olacak şekilde ayarlayarak birer kare fotoğraf çekilir.
Bazı çekimlerin parlak noktaları azaltmak için koyu olması, bazılarının da koyu bölgelerdeki ayrıntıları çıkarabilmek için daha parlak olma gerekir. Elbette farklı kademelerde daha fazla çekim yapıldığında daha farklı sonuçlar da elde edilebilir. Bu ne istediğimiz ve elde ettiğimiz tecrübeler sonucunda değişecektir. Çekimler bittikten sonra elde edilen fotoğrafların bir fotoğraf yazılımında işlenmesi gerekir.
RAW formatı bu tarz çekimler için en iyi tercihtir çünkü diğer formatlarda yapılan çekimlerde dinamik aralığın tümünü RAW formatındaki kadar yakalayabilmek mümkün olmayabilir. Çok dikkat çekmeyeceği düşünülen görüntülerde bile göz kamaştırıcı sonuçlar oluşturabilen HDR şu an oldukça ilgi görüyor. Artık cep telefonlarından sonra fotoğraf makinası üreticileri de makinalara HDR özellikleri eklemeye başladılar.
Artık sıradan görüntülerin HDR’ın oluşturduğu daha canlı ve etkileyici görüntülerle daha sıkı rekabet etmesi gerekiyor. Teknoloji ilerledikçe HDR’ın geleceğinin parlak olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. En önemlisi geçmişimizin ve bu günümüzün önemli bir parçası olmasıdır.