Türk Dil Kurumu Sözlüğünde portre kelimesinin karşısında şunlar yazıyor: “Bir kimsenin yağlı boya, sulu boya, kara kalem vb. bir yolla yapılmış resmi” … Wikipedi’de ise portre konusunda şöyle bir tanımlama yapılmış: “Portre, resim, fotoğraf, heykel ve benzeri sanat türlerinde bir kişinin yüzünün ve yüz ifadesinin betimlenmesi ile oluşturulan eserdir. Bu eserlerin amacı, kişinin görünüşünü, kişiliğini ve ruh hâlini yansıtmaktır. Bu sebeple fotoğrafçılıkta portreler enstantane olarak değil, belirli bir kompozisyon dahilinde kişinin poz vermesiyle çekilir. Portrelerde genelde, betimlenen kişi ressama ya da fotoğrafçıya doğru bakar ve bu sayede kişinin izleyiciye en başarılı şekilde aktarılması sağlanır.” Biz de bugüne kadar yerli ve yabancı birçok ünlünün portre fotoğraflarını çeken Cem Talu’ya portre tanımını ve portre fotoğrafçılığını sorduk ve keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.
– Fotoğrafçılıkta birçok farklı alan bulunsa da portre fotoğrafçılığına neden özel ilgi gösteriyorsunuz?
Portre fotoğrafçılığına özel ilgi göstermemin sebebi, insanlarla çalışmayı sevmem. Her insanın kendine özgü bir duygusu, karakteri ve hikayesi var. Ben de onları fotoğraflarımla anlatmaya çalışıyorum. Portre fotoğrafı çekerken, karşımdaki kişiyle birlikte yeni bir karakter yaratıyoruz. Bu karakter hem onun hem de benim duygularımı yansıtıyor. Bu yüzden, aynı fotoğrafı tekrar çekmem imkânsız. Çünkü her an farklı bir modda, farklı bir ışıkta ve farklı bir bakışta oluyoruz. Fotoğrafçılığın diğer alanlarına da ilgi duyuyorum. Mühendis kökenli olduğum için, astronomi ve makro fotoğrafçılığı benim için çok çekici. Bu alanlarda, gözle görülmeyen veya fark edilmeyen şeyleri ortaya çıkarmak için teknolojiden yararlanıyorum. Seyahat etmeyi de çok seviyorum. Farklı kültürleri, doğaları ve sokakları keşfetmek beni çok mutlu ediyor. Ayrıca belgesel fotoğrafları ve videoları çekiyorum.
– Portre fotoğrafının sizin için tanımı nedir?
Portre fotoğrafı, benim için bir kişinin ruh halini ve karakterini yansıtan anın yakalandığı bir resimdir. Bir portre, o anda kişinin iç dünyasını ve duygusal durumunu açıkça ifade eder. Bu yüzden, portre fotoğrafı çekerken, kişiyle iletişim kurmak çok önemli. Onunla konuşarak, onu rahatlatarak, ona güven vererek ve onu tanıyarak, onun gerçek kimliğini ortaya çıkarmaya çalışıyorum. Böylece, fotoğrafta sadece bir yüz değil, bir kişilik görüyorum.
– Portre çekerken özellikle nelere dikkat ediyorsunuz?
Öncelikli olarak, portre çekerken, kişiyle iletişim kurmaya çok önem veriyorum. Onunla sohbet ederek, onu tanıyarak, ona güven vererek ve onu motive ederek, onun gerçek benliğini ortaya çıkarmaya çalışıyorum. Ekip çalışması da çok önemli. Kamera ve ışık ekibinden, stilistlere, saç ve makyajdan menajere kadar herkes uyum içinde çalışmalı. Ben fotoğrafın değerini eşsizliği ile ölçerim, bu nedenle modelin sürekli olarak aynı pozları vermesini değil, onun doğal halini yakalamaya çalışırım. İnsanları konfor alanlarından çıkarmaya çalışırken güvenlerini sarsmamaya, heyecanlarını kaybetmemelerine özen gösteririm. Işık, açı, arka plan; dolayısıyla kompozisyon da çok önemli.
– Çekimden önce ne gibi hazırlıklar yapıyorsunuz?
Çekim gününden önce, çekim yapılacak mekânı ziyaret ederim ve ışığın hangi saatte nerede olacağına bakarak kafamda bir zaman çizelgesi hazırlarım. Hangi ekipmanları ve ışıkları kullanacağıma karar veririm. Mood’u netleştirmek için ekibimizle bir araya geliriz. Hangi kıyafetin nerede kullanılacağına, saç ve makyajın nasıl olacağına karar veririz.
– Özellikle tercih ettiğiniz bir ışık seti var mı? Sizce gün ışığı mı, stüdyo mu?
Çok yönlü olmaya özen gösteriyorum, bu nedenle bazen stüdyo flaşları, bazen tungsten ışıklar, bazen HMI, bazen de LED ışıklar kullanıyorum ama favorim gün ışığı. Ancak bu ışığı doğru bir şekilde biçimlendirmek için reflektörler ve difüzörler gibi aksesuarlar kullanırım. Kısacası tema ve çekim koşullarının gerektirdiği ışığı tercih ederim.
– Çekimlerinizde kullandığınız makine seti ve özellikle tercih ettiğiniz lensler hangileridir?
Genellikle çekimlere iki-üç kamera ve yedi-sekiz farklı lensle gidiyorum. Canon R5’i yeni kullanmaya başladım, oldukça memnunum. İkinci bir gövde olarak Canon R3 kullanıyorum. Canon C70 video çekimlerindeki tercihim. Çeşitli objektiflerim var ama öncelikli olarak prime lensleri tercih ediyorum. 50mm f/1.2 en sık kullandığım objektif. Ayrıca, 85mm f/1.2 ve 35mm f/1.4 gibi diğer lensleri de çok seviyorum. Yukarıdakilere ek olarak, 15-35mm f/2.8, 28-70mm f/2.0, 70-200mm f/2.8 ve 135mm f/1.8 gibi objektifleri de kullanıyorum. Lens ve kamera seçimim, çekim türüne ve koşullarına bağlı olarak değişiyor.
– En beğendiğiniz fotoğrafçılar kimlerdir? Bir idolünüz var mı? Yerli, yabancı?
Türkiye’de Ara Güler, Tamer Yılmaz, Nihat Odabaşı, Coşkun Aral, Fethi Karaduman, Akın Girav, Mehmet Turgut gibi birçok harika fotoğrafçı var ve pek çoğu benim arkadaşlarım, abilerim. Yurtdışında ise Richard Avedon, Helmut Newton, Annie Leibovitz, Mario Testino, Ellen Von Unwerth, Steve McCurry, Sebastião Salgado, Sante D’Orazio, Peter Lindbergh, Guy Bourdin gibi isimlerin çalışmalarını çok seviyorum ve kütüphanemde kitapları bulunuyor.
– Fotoğrafçılık konusunda kendini geliştirmek isteyenlere ne gibi tavsiyelerde bulunurdunuz?
Fotoğrafçılığa ilgi duyanlar için sürekli pratik yapmalarını, deneme çekimleri yapmalarını ve diğer fotoğrafçıların çalışmalarını takip etmelerini öneririm. Teknik bilgilerini artırmak için internet içeriğinin yanı sıra kurslara ve atölyelere katılmaları da faydalı olabilir. En önemlisi, pes etmesinler ve sabırlı olsunlar.
– Şansınız olsa tarihte kimin portresini çekmek isterdiniz? Onun için nasıl bir çekim ortamı hazırlardınız?
Eğer geçmişe gitme şansım olsaydı, tarihsel figürlerle tanışmayı çok isterdim. Ama onları çekmek yerine onlarla muhabbet etmeyi tercih ederdim.
– Basılı medyanın azaldığı günümüzde, fotoğrafçılığın geleceği nasıl görünüyor? Teknoloji bizi nereye götürüyor?
Basılı medyanın azaldığı bir dönemde olmamıza rağmen; dijital medyanın yükselişiyle daha fazla fotoğraf tüketiliyor. Sosyal medya platformları, fotoğrafların daha geniş kitlelere ulaşmasını sağlıyor. Teknoloji sayesinde daha az ekipman ve prodüksiyon ile etkileyici sonuçlar ortaya çıkıyor. Bence bütün bu gelişmeler, teknoloji ve gündemi takip eden fotoğrafçılar için büyük avantaj. Ancak fotoğrafta rekabetin arttığını ve fotoğrafçının sadece fotoğrafçı olarak kalamayacağını söylemeliyim. Aynı zamanda video çekebilmesi, sosyal medyanın dilinden anlaması gerekiyor.
– Değişik marka, model kameralar kullanıyorsunuz ve bu ürünlerin marka elçiliğini yapıyorsunuz. Sizin tanımınıza göre “en iyi kamera ve lens” hangileridir?
“En iyi” kamera ve lens kavramı, çekim senaryosuna ve koşullarına göre değişiyor. Örneğin, stüdyo çekimlerinde yüksek çözünürlüklü bir kamera tercih edilebilirken, seyahat ederken hafif bir kamera daha pratik gelebiliyor. Dış mekânda ise dinamik aralığı yüksek bir kamera daha iyi sonuçlar verebilir. Loş bir ortamda diyafram açıklığı büyük bir lens tercih edersiniz ama bu öğlen güneşinde bir dezavantaj olabilir. Her senaryo için uygun ekipmanı seçmek önemlidir.
– Akıllı telefon kameraları çok gelişiyor. Sizce bu bir tehdit mi?
Akıllı telefon kameraları, fotoğrafçılığı daha geniş bir kitleye ulaştırıyor ve insanları fotoğraf çekmeye teşvik ediyor. Akıllı telefonlar ve profesyonel kameraların kendine özgü avantajları var ve birbirlerini tamamlıyorlar. Benim için ikisinin de yeri ayrı.
Cem Talu Kimdir?
Ankara’da dünyaya gelen Cem Talu, TED Koleji’ni tamamlamıştır. Ardından Orta Doğu Teknik Üniversitesi Mühendislik bölümünden mezun olmuş, ardından işletme yüksek lisansı yapmıştır. Boğaziçi Üniversitesi’nde ise Doktora yapmıştır. Doktoranın ardından Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde 5 yıl Sanat Yönetimi dersi vermiştir.
İlerleyen dönemlerde fotoğraf ekipmanları ile video çekmeye başlayınca reklam, klip yönetmenliği ve belgeseller yapmaya başlamıştır. Bir dönem Jamtul takma ismi ile fotoğraflar çekmiş, günümüzde reklam, moda ve portre fotoğrafları çekmektedir. Bugüne kadar televizyon ve magazin dünyasında birbirinden ünlü isimlerin fotoğraflarını çekmiştir. Paris Hilton dahil Türk ve yabancı birçok dünya yıldızı ile çalışmıştır.
Yılların Öğrettiği isimli foto röportaj serisini yapmış, seride Süleyman Demirel, Ara Güler, Yıldız Kenter, Aydın Boysan ve Betül Mardin gibi isimlerle çalışmıştır. Halk tarafından duayen olarak kabul edilen 50 yaş üstü ustalar ile röportaj yapıp, onların ve yaşadıkları ortamlarının fotoğraflarını çekmiştir. Buna benzer çalışmalar yapıp duayen isimleri tanımak ve onları yeni nesillere tanıtmak istediğini belirtmiştir.
Yorum Yap