Cem Kıvırcık’ın Gözünden Canon EOS R7

Aynasız kamera ve bu kameralara uygun lens çeşitliliğini artıran Canon, APS-C sensörlü seg-mente EOS R7 ve EOS R10 ile oldukça etkili bir giriş yaptı.

Özellikle spor, aksiyon, vahşi yaşam ve kuş fotoğrafçılarının tercihi olan efsanevi Canon 7D Mark II’nin yerini alan EOS R7’yi, son derece pratik ve kullanışlı bir lens olan RF-S 18-150mm f3.5-6.3 IS STM ile birlikte sahada deneyimleme fırsatı buldum.

Lens ile birlikte gövdenin 1 kilodan daha az olması, uzun saatler boyunca kamerayı rahatlıkla taşımanıza yardımcı oluyor. Ergonomisi gayet iyi. Söz konusu aynasızlar olduğunda tutuş zorlu-ğundan yakınan DSLR tutkunları bile EOS R7’yi rahatlıkla kavrayabilirler ve küçük parmakları da açıkta kalmaz.

Kameranın arkasındaki tuş yerleşimi hemen her şeyi sağ elinizin parmaklarıyla, sol eliniz devre-ye girmeden yapmanıza olanak veriyor. Gövdenin sağ üst kenarında yer alan navigasyon teker-leği Canon kullanıcıları tarafından önceleri biraz yadırgansa da, alıştıktan sonra vazgeçilmez hale geliyor. Özellikle buradaki joystick ile netlik noktası seçmek son derece pratik.

Kişisel olarak yan tarafa açılabilen ve kendi etrafında 180 derece dönebilen arka ekranların fotoğrafçılar için hayati önem taşıdığına ve çekimi çok kolaylaştırdığına inanıyorum. Bu sayede yerlere eğilmek, ya da bir şeylerin üzerine çıkabilmek için çırpınmak zorunda kalmıyorsunuz. Elbette dokunmatik özellikli olduğunu söylememe gerek yok diye düşünüyorum.

Bugünlerde birçok marka üreticisi AF hassasiyetini ve kararlılığını geliştirmiş ürünler ile karşı-mıza çıkıyorlar. Ama EOS R7’de otomatik odaklama neredeyse bir başka boyuta çıkmış. İstedi-ğiniz özneyi, nesneyi kadrajınızın içinde kaldığı sürece keskin bir kararlılıkla takip edebiliyorsu-nuz. Yüz ve göz tanıma özelliklerinin dışında, insan, hayvan, araç ayrımı yapabilmesi, sıklıkla yandan görülen kuşların gözlerine netlik hızı ve kararlılığı etkileyici.

Aynasız kameraların en çok eleştirilen yanlarından biri de, küçük gövde yapıları nedeniyle ba-taryalarının da küçük olması. Bir de EVF sürekli devrede olunca bu küçük bataryalar, kullanıcıla-rın çok da fazla kare çekebilmelerine imkan vermiyor. Bu nedenle yanınızda sürekli fazladan batarya taşımanız gerekiyor. EOS R7 satın aldığınızda kutudan LP-E6NH Lithium-Ion (7.2V, 2130mAh) batarya çıkıyor. Ancak kamera LP-E6N ve LP-E6 bataryalarını da destekliyor. Fabrika verilerine göre yalnızca arka LCD ekranı kullanırsanız 770, EVF ile kullanırsanız 500 kare fotoğ-raf çekebiliyorsunuz. Kişisel olarak deneyimlerken bu rakamların üzerine çıktığımı söyleyebili-rim.

Spor, aksiyon, vahşi doğa ve kuş deyince en önemli beklentilerden biri de kameranın saniyede kaç kare çekebildiği?.. Elektronik perdeleyiciyi devreye soktuğunuzda 30, mekanik perdeleyici ile saniyede 15 kare çekebiliyorsunuz. Bu arada kayıpsız RAW çekerken 30 fps’de 42 kare, 15 fps’de ise 51 kare tampon belleğe kayıt oluyor. Şayet Lossy C-RAW çekiyorsanız 30 fps’de 93, 15 fps’de ise 187 kare kayıt sırasına giriyor. Yani seri çekimlerde elinizi korkak alıştırmanıza gerek yok. UHS-II uyumlu SD kartları destekleyen iki hafıza kartı yuvası bulunuyor.

Son olarak çok beğendiğim iki özelliğinden söz etmek istiyorum. Aynasız kameralarda yaşanan en önemli sorunlardan biri lens değiştirme esnasında sensörün dış ortamdaki olumsuzluklardan kolayca etkilenmesi. Bunların en başında da sensöre yapışan tozlar geliyor. Bu nedenle aynasız kullanıcılarının çoğu lens değiştirirken çok tedirgin oluyorlar. Canon bu meseleyi, makine kapa-tıldığında sensörün ön tarafına otomatik olarak yerleşen bir koruyucu katman ile çözmüş görü-nüyor. Lensi çıkarttığınızda sensöre toz vs. girmesi tamamen engelleniyor.

Beğendiğim ikinci önemli özellik, zor koşullar altındaki dayanıklılığı… EOS R7’yi sıcaklığın yoğun olduğu bir ortamda, Tuz Gölü’nün ortasında kullandım. Çevremdeki fotoğrafçıların birçoğunun elindeki kamera ve elektronik eşyalar ortamın sıcağından ve yoğun tuz buharından etkilendi. Ancak Canon EOS R7 görevini başarıyla yerine getirdi.

Kamera ile ilgili olumsuz anlama gelebilecek çok fazla eleştirim yok. Birçok dostum “Keşke APS-C değil de full frame olsaydı…” diyor ama bence APS-C’nin 1,6 çarpan avantajıyla aksiyon, spor, vahşi doğa ve kuş fotoğrafçıları daha küçük boyutlu ve ekonomik lenslerden daha fazla perfor-mans alabiliyorlar. Öte yandan Canon’un RF mount APS-C lens parkını genişletmesi ve üçüncü parti üreticilerin de (Laowa, Samyang, Sigma, Tamron, Tokina vs) Canon’u bu yolculukta destek-leyerek kullanıcılara alternatif sunması gerekiyor. Ancak Canon’un full frame RF lensleri aynasız gövde üzerinde kullanılabildiği gibi, uygun adaptörlerle de lens seçeneği artırılabiliyor.

Canon RF-S 18-150mm f/3.5-6.3 IS STM

Bir Kit Lensten Fazlası

Genellikle üreticilerin kamera gövdesi ile birlikte satışa sundukları ve adı “kit lens” olarak ta-nımlanan objektifler, fotoğrafçılar tarafından çok da beğenilmez. Hem odak aralıkları müteva-zıdır, hem de sanki zevahiri kurtarmak adına kutuya konmuştur. İtiraf edeyim, EOS R7 ile birlik-te gelen kit lenslerden biri olan Canon RF-S 18-150mm f/3.5-6.3 IS STM için kullanmadan önce ben de böyle düşünüyordum. Ancak kullanmaya başlayıp da, çektiğim fotoğrafların görsel kali-tesini görünce çok ön yargılı davranmış olduğumu düşündüm.

Canon RF-S 18-150mm f/3.5-6.3 IS STM fotoğrafçılık jargonunda “tak gez” denilen, yani hemen her koşulda fotoğrafçının beklediği açıları sunabilen lenslerden biri. Canon EOS R7’nin 1,6 çar-pan etkisiyle lens, 28.8-240 mm full frame eşitliğinde bir açı sunuyor. 8,3x bir odak uzaklığı ara-lığı sayesinde hayatı kolaylaştırıyor. Boyutları açısından bakıldığında da bu odak uzaklığı aralı-ğında bir lense kıyasla çok kompakt, çok da hafif olduğunu görüyoruz. Lens 69 x 126.7 mm ölçü-lerinde ve 310 gr ağırlığında. Filtre çapı 55 mm. 7 yuvarlatılmış bıçaklı bir diyafram yapısı ve 13 grupta 17 elemandan oluşan bir optik tasarıma sahip. Minimum odak mesafesi ise 17 cm.

Odak uzaklığına bağlı olarak diyafram aralığı aşağıdaki gibi değişiyor:

18-18mm = f/3.5
18-27mm = f/4.0
28-34mm = f/4.5
35-44mm = f/5.0
45-61mm = f/5.6
62-150mm = f/6.3

İstanbul’da sokak fotoğrafı çekerken ve Tuz Gölü’ne yaptığım fotoğraf gezisinde mümkün ola-bildiğince az ağırlık taşımak için Canon EOS R7 üzerinde özellikle bu lensi kullandım ve belki de bir fotoğrafçı için en büyük risklerden birini alarak, seyahate yanımda sadece tek bir gövde ve tek bir lensle çıktım. Benimle birlikte gelenlerin sırt çantalarının cesametini görünce de bu riski almakla çok iyi yapmış olduğumu fark ettim.

Çektiğim fotoğrafları gerek EVF bakacından, gerekse LCD ekrandan gördüğümde, içimden “Bil-gisayara indirinceye kadar bekle!” dedim. Bilgisayara indirdiğimde de görsel kalite, keskinlik, renk doğruluğu vs. beni çok etkiledi. Bu odak uzaklığı aralığındaki bir lensten hiç de beklenme-yenecek bir keskinlik ve görsel kalite ile karşılaştım.

Işığın düşmeye başladığı anlarda dahi otomatik odaklama konusunda taviz vermedi ve kararlılı-ğını sürdürdü. Lensi daha sonra farklı Canon aynasızlarda ve adaptör aracılığıyla da denediği-mizde “native” yapısından ödün vermeden performans gösterdi.

Özne hareket etmediğinde veya fazla hareket etmediğinde, bu lensin 4,5 stop destek için dere-celendirilmiş görüntü sabitleme sistemi, elde yapılan çekimlerde görüntü kalitesinde büyük fark yaratıyor. Bu lensi “Gövde İçi Görüntü Sabitleme” (IBIS) özelliğine sahip EOS R serisi bir fotoğraf makinesinde kullanınca bu derecelendirme yükselerek 6,5 stop’a ulaşıyor. Dolayısıyla hareket eden özneleri çekerken düşük ışık ortamında ve elde çekim yapmama rağmen sayfamızda yer alan kovboyların fotoğrafındaki keskinlik ve detaylar çok fazla söze gerek bırakmıyor. Sonuç olarak bir kit lensten fazlası olduğu kanaatine vardığım Canon RF-S 18-150mm f/3.5-6.3 IS STM, sunduğu performansla övgüyü hak ediyor.

Yazı ve fotoğraflar: Cem Kıvırcık

Exit mobile version