Doğa fotoğrafında en temel unsurun ne olduğuna dair Hasan Atabaş bir makale kaleme aldı. İnsanlık tarihinde “sanat” kavramı ile “kompozisyon” kavramı paralel olarak gelişmişlerdir. Esası düzen olan kompozisyon, hissettirdiği estetik duygular (güzellik değeri) ile sanatta itibarı diri tutarak her alanda sanatların gelişmesine vesile olmuştur. Sanatın itibarına diriliği katan da sanatçıdır. Bu bakış açısıyla değerlendirildiğinde, fotoğrafta mutlaka fotoğrafçının da izi olmalıdır. Bu izin görülebileceği yer de kompozisyondur.
Kompozisyonun Tanımı
Kompozisyon kelime anlamıyla; herhangi bir konu veya alanla ilgili ayrı ayrı parçaları en uygun bicimde bir araya getirerek bir bütün oluşturma işidir. Özünü düzenleme ve estetik duyguların oluşturduğu kompozisyon; bir sanat eserinde maddi ve manevi unsurların bir araya getirilmesiyle sağlanan ahenktir. Sanat esrini meydana getiren kişi yani sanatçı, kullandığı malzemeye kendinden de bir şeyler katarak kompozisyonunu oluşturur. Bütün bunlar kompozisyonun belli bir tertip, düzen, kontrol anlayışı ve plânlama ile yapıldığı için her alanda bir yandan kolaylık sağlarken bir yandan da insanlara huzur verdiğini, anlamalarını / kavramalarını kolaylaştırdığını yani iletişim aracı da olduğunu gösteriyor.
Her sanat dalında olduğu gibi fotoğrafta da nesneler ile imgelerin yerleşimini sağlayan ve estetik duyguyu hissettiren en temel ögedir kompozisyon. Tüm bu açıklamalar ve fotoğrafın oluşturulma süreci de dikkate alındığında, fotoğrafta kompozisyon; “fotoğrafı oluşturan nesne, renk, ışık gibi ögeleri uyumlu, anlamlı, dengeli ve etkili olacak biçimde, estetik bir yapı ile seçerek düzenleme becerisi” olarak tanımlamak gerekir.
Doğa Fotoğrafında Kompozisyon Uygulamaları için Bazı İpuçları
Fotoğrafa yeni başlayanlar, genellikle, kompozisyonu zor bir iş olarak görürler. Oysa kompozisyon, zaman içinde deneyim kazanıldıkça doğal bir beceriye dönüşür ve zevkli bir uğraş haline gelir. Hatta kuralları düşünmeden kadrajı oluşturmakta pratiklik kazanılır. Doğa fotoğrafının en önemli temel unsuru olan kompozisyonun mükemmelliği; fotoğrafçının işini sevmesi, işine hâkim olması, işi ile ilgili bilgi ve becerilerini sürekli uygulama ve yenileme gayreti ile mümkündür. Ayrıca doğa fotoğrafçısının üslubu, bakış açısı, konuya yaklaşımı, zekâsı, hissettirdiği duygular, dünya görüşü gibi etmenler de başarısını artırır. Kompozisyon konusunda deneyim kazanabilmek hatta ustalaşabilmek, doğa fotoğrafçılarının fotoğraflarını çokça incelemekle ve çok fotoğraf üretmekle mümkündür.
Fotoğraf teknolojisinin gelişim sürecinde, fotoğrafın karanlık veya aydınlık odada değil, fotoğrafçının konu ve kompozisyonu aklında tasarlamasıyla oluşturulması gerektiği görüşü sık sık tekrarlanmıştır. Aynı şekilde fotoğrafın -hem pozlama hem de kompozisyon aşamalarının- deklanşöre basılmadan önce bitirilmesi gerektiği de pek çok fotoğrafçı tarafından dile getirilmiştir. Doğa fotoğrafının ana unsuru olan kompozisyon, ne teknoloji ne de kurallara feda edilmemelidir. Doğa fotoğrafçılarının yeni, farklı kompozisyonlar oluşturabilmeleri için kendilerine yatırım yapmaları, yaratıcılık becerilerini geliştirmeleri, hayal güçlerini zorlamaları ve çok çalışmaları gerekir.
Doğa fotoğrafçılığında, fotoğrafçının yeni kompozisyon denemeleri yapması veya fotoğraflarında yeni fikirlere yer vermesi için herhangi bir sınırlama yoktur. Bu nedenle doğa fotoğrafçılarının yeni hisler yaratacak, yeni düşüncelerin ortaya çıkmasına vesile olacak fotoğraflar çekmeye çalışmaları gerekir. Bu çalışmaları yaparken fotoğrafta iyi bir kompozisyonun sahnedeki nesnelerin yaratıcı bir tasarımla, yerleştirilmesi ile elde edilebileceği unutulmamalıdır. Kompozisyon bilinçli bir çalışmanın ürünü olmalı; estetik olarak izleyenlerin ilgisini çekmeli, düzenlenişi ve güzelliği ile akıllarında kalmalıdır.
Doğa fotoğrafçısının bir sahneyi fotoğrafa dönüştürme bilgi ve becerisi olmalı; gereksiz unsurları çerçeve dışında bırakabilmelidir. Bu husus uygun bakış açısı, mesafe ve bakış yüksekliğini ayarlamakla mümkün olabilir. Fotoğrafçılıkta bilinen kompozisyon kurallarını hiçe sayarak veya yıkarak güzel fotoğraflar oluşturmak mümkündür. Ancak kuralları yıkmanın da bir kuralı olmalıdır; örneğin yapılan yeni düzenleme estetik duyguyu azaltmamalı hatta daha kuvvetlendirmelidir.
Doğa Fotoğrafında Kompozisyonun Temel Kuralları
Doğa fotoğrafçılığında kompozisyonun -çok farklı değerlendirmelere, değişik yorumlara rağmen- genel kabul görmüş belli kuralları, etki uyandırma yöntemleri vardır. Ancak bu kuralların yasa veya formül değil; yol gösterici, rehber ve /veya fotoğrafçının tercihlerini şekillendiren bir yöntem oldukları unutulmamalıdır. Yani kuralları, “yol gösterici ipuçları” olarak değerlendirmek gerekir. Doğa fotoğrafçısı kuralları bu anlayışla algılayarak ve yorumlayarak, anlatmak istediği düşünceyi hissettirebiliyor, anlatımını kuvvetlendirebiliyorsa başarılı bir kompozisyon oluşturmuş demektir. Başka bir deyişle kompozisyonu, fotoğrafın uyandırdığı duygu ve yarattığı etki ile anlamlandırmak gerekir. Şöyle ki, fotoğraf izleyenlerin ilgisini çekmiş, birileri tarafından beğenilmiş ve belli bir süre kendisine bakılmışsa, fotoğrafçının kompozisyon kurallarını bire bir uygulayıp uygulamadığı tartışılmamalıdır. Çünkü herkesin belli kurallara sıkı sıkıya bağlı kalarak fotoğraf çekmesi halinde, hep aynı kompozisyonların, dolayısıyla da aynı fotoğrafların ortaya çıkma olasılığı yüksektir.
Doğa fotoğrafçısı çerçevede nesne, ışık, odak, alan derinliği ve renk düzenlemesi olan kompozisyonun genel kabul görmüş kuralları dışına çıkarken; yaptığı düzenleme ile oluşturduğu fotoğrafın anlamının ne olduğunu, neden böyle yaptığını makul gerekçelere dayandırabilmelidir. Örneğin çektiği fotoğrafla iletmeyi düşündüğü mesajın ilgilisine / muhatabına ulaşmasını sağlayabilmelidir. Şunu da unutmamak gerekir; fotoğraf mutlaka formüle edilmiş kurallara birebir uyularak çekildiğinde iyi bir fotoğraf olmayabilir; yer ve zamana göre daha fazlasına ihtiyaç duyabilir. Doğa fotoğrafı yeni, farklı, özgün, ilginç, anlamlı, etkili, düşündürücü ve ilham verici ise işlevini yerine getirmiş olur; bu da kuralların bazen göz ardı edilmiş olmasını haklı çıkarır.
Doğa fotoğraflarında kompozisyonun genel kabul görmüş kurallarını / etki uyandıran yöntemlerini şöyle sıralamak mümkündür:
Kadrajı / Çerçeveyi düzenleme: Doğa fotoğraflarında çerçeveyi düzenlerken öncelikle dikkat edilmesi gereken husus, oluşturulan görüntünün doğa fotoğrafı tanımına uygunluğunun denetlenmesidir. Fotoğrafı doğa fotoğrafı olmaktan çıkaracak insan unsuru yapay nesnelerle ana konuyu zayıflatacak her türlü görüntü çerçeve dışında bırakılmalıdır. Etkileyici bir doğa fotoğrafı oluşturmak için; görüntünün karmaşıklıktan arındırılmış, ilgi noktasının belirgin ve görsel gücünün yüksek olması gerekir. Bu nedenle kadrajda / çerçevede nesneler, renkler, ışık vb. ile bunların yerleri, boyutları ve arka alanla ilişkileri düşünülerek konumlandırılmalı, gerektiğinde niçin böyle konumlandırıldıkları açıklanabilmelidir.
Kadraj / çerçeveleme şeklini belirleme: Fotoğraf çekerken makineyi yatay olarak tutmak yaygın bir alışkanlıktır. Oysa kadraj seçiminde konuyu en iyi vurgulayan ve fazlalıklardan arındıran yön tercih edilmelidir. Kadrajın yatay, dikey, kare veya panoramik oluşunun fotoğraf üzerinde farklı etkileri vardır. Yatay çerçeve gözün görme yapısına uygun olduğu için insana doğal gelir, abartısız genişlik ve derinlik hissi ile görüntüde kararlılık duygusunu öne çıkarır. Dikey çerçeve görüntüde ilginç ön plân oluşturmaya imkân verir, dik çizgileri güçlendirir; yükseklik duygusunu vurgular, bakış zenginliği sağlar. (Hem yatay hem de dikey kadraja uygun ancak çekim aşamasında bunlardan birine karar verilemeyen konular, bilahare değerlendirilmek üzere, her iki yönde de çekilmelidir). Kare çerçeve durağan ve düzgün bir alan etkisi yaratır. İzleyicide eşit ve dengeli bir his uyandırarak bakışlarını merkeze doğru çeker. Herhangi bir yön duygusu yani en ve boy farkı olmayan sahnelerin çerçevelenmesinde (örneğin makro doku veya merkezden bakışımlı çiçek fotoğrafları) kullanılır.
Doğru / uygun bakış açısı: Fotoğraf çekerken bulunulan yerin ve duruşun görüntüye etkisi büyüktür. İlginç bir konu görünce, fotoğraf makinesini o yöne doğrultarak deklanşöre basmak kolaydır. Fakat böyle davranmakla her zaman iyi fotoğraf çekilmez. Konum / durulacak yer, ışığın yönü ve zamanlama / deklanşöre basılacak an önemlidir. Amacınıza uygun veya fotoğraflamaya değer bir konu görünce biraz düşünmek, hangi yönden, hangi açıdan, hangi mesafeden daha iyi, daha estetik bir görüntü oluşabileceğini denemek gerekir. Hatta makinenin pozisyonundaki ufak bir değişikliğin kompozisyon üzerinde yapacağı büyük etki bile düşünülmeli / hayal edilmelidir. Bulunulan yer ve konum değiştirilerek (sağa sola, ileri geri gitmek, eğilmek, oturmak, yüksek bir yere çıkmak gibi) vizörden bakılıp, oluşacak görüntü tasarlanmalıdır. Ancak davranış biçimini, konunun durağan veya hareketli oluşunun belirleyeceği unutulmamalıdır. Durağan konulardaki zaman bolluğu hareketli konularda zaman kıtlığına dönüşür. Hareketli bir konunun -örneğin bir kelebeğin- çekimi sürecinde durulacak yer ile deklanşöre basılacak an bağlantılı hale gelir; her iki harekete de aynı anda karar verilmelidir.
Doğa fotoğrafçılığında iyi bir görüntü yakalayabilmek için, yapılması gereken başka önemli bir iş; hem değişik açılardan ve mesafelerden hem de değişik ölçümlerle (pozlama değerleriyle, alan derinliği denemeleriyle vb.) aynı konuyu çok sayıda çekmek gerekir. Her ihtimali göz önünde bulundurarak farklı çekimler yapmak başarıyı artırır. Tek kareye güvenmek görüntüyü kaçırmaya sebep olabilir; fotoğrafçılığın küçük detayları kaçırmama becerisi olduğu unutulmamalıdır. Unutulmaması gereken bir başka husus da, konu alışılmadık bir açıdan ele alındığında fotoğraf daha ilginç olabilir; bazen de yanlış yönden / açıdan bakıldığı için çok iyi bir fotoğraf kaybedilebilir. Görüntüye hâkimiyet gözün eğitimden geçirilmiş olması ve uygun yerden bakmayı bilmesi ile elde edilir. Bunun için de fotoğrafçı, sürekli gözünü eğitmeli, seçme ve ayıklama yeteneğini geliştirmelidir.
Doğa fotoğrafının daha anlaşılır olabilmesi için, anlatımı zenginleştirecek ayrıntılara ve sadeliğe ihtiyaç vardır. Bunun için de konuya görsel ayıklama yöntemiyle yaklaşarak, anlatımı ve estetiği güçlü fotoğraflar elde edilebilir. İyi bir görüntü elde etmek biraz da şansa bağlıdır; ama fotoğrafçının ne aradığını bilmesi ve zamanı iyi kullanması bu şansı güçlendirir; tatmin edici görüntüler yakalamasını sağlar.
Ufuk çizgisinin yerleştirilmesi: Doğa fotoğrafçılığında en önemli hususlardan biri, ufuk çizgisinin düz görünmesini sağlamaktır. Bunun için vizörün alt veya üst kenarını ufuk çizgisiyle çakıştırdıktan sonra, makinenin dengesini bozmadan, kadrajı oluşturmak pratik bir yoldur. En sağlıklı yöntem ise, 1/3 ızgarası veya su terazisi (bazı tripodlarda vardır) yardımıyla ufuk çizgisini durgun su yüzeyine paralel duruma getirmektir. Özellikle deniz ve göl gibi su fotoğraflarında ufuk çizgisi düz değilse, deniz veya göl bir yana eğilmiş de su o yana akıyormuş hissi verir. Fotoğrafa yeni başlayanlarda, ufuk çizgisini görüntünün alt kısımlarına yerleştirme eğilimi vardır. Oysa seyirci iki bölümden büyük olanının daha önemli olduğunu varsayar. Bu nedenle de ufuk çizgisi, yeryüzü ve gökyüzünün önemine / içerdiği ilginçliğe göre yerleştirilmelidir. Ufuk çizgisini illa da fotoğrafın üçte birine yerleştirmek şart değildir. Gerekiyorsa yani estetik bakımından fotoğrafa bir katkı sağlıyorsa ufuk çizgisi kadrajın ortasına, üst veya alt kısmında uygun bir yere de yerleştirilebilir.
Hasan Atabaş / [email protected]
Yorum Yap