|
Günümüzde bilgisayar ortamında akustik enstrümanların simulasyonu ucu bucağı olmayan bir bilim dalı haline geldi. şöyle kısa bir geçmişe bakarsak dehşet verici bir gelişme görüyoruz. 10 sene içerisindeki gelişme neredeyse 100 senelikden daha fazla. Akustik enstrümanları bilgisayar ortamındaki prodüksiyonlara taşımak sampler’lar ile başladı. Tüm bu teknolojinin içerisinde asıl teşekkür etmemiz gereken sistemin ise MIDI olduğunu unutmayalım. MIDI kontrolü sayesinde bir çok programı dışarıdan bir controller ile yönetmeye başlama fikri dijital dünyanın bir devrimi idi ve bilgisayar ortamında herşey bununla başladı diyebilirim çünkü bu sayede onbin dolarlarla ifade edilen synthesizer”lar artık sadece dünyaca ünlü grupların ekipman listelerinde değil, bilgisayarı olan herkesin evinde olabilecekti. |
![]() |
Synthesizer gibi elektronik ortamda ses yaratan ve modüle eden sistemlerin bilgisayar ortamında simulasyonunu yapan programlar kısa sürede hızlı bir şekilde gezegenimizi sardı. Bu da zaten beklenen bir sonuçtu çünkü bu sistemlerin beyninde zaten bilgisayar vardı ve bilim adamları aslında bu sistemin sadece ortamını değiştirmiş oldular. Yani synthesizer ve sampler’ların içindeki tematik ve sınırlı bilgisayar ve elektrik sistemlerini, evimizdeki bilgisayar ortamına taşıdılar. Tabi ki bu işlemin yıllar süren çalışmalar sonucunda gerçekleştiği şüphesiz. |
Tüm bu teknolojik furya devam ederken arada yavaş yavaş sampler mantığı ile çalışan synthesizer’lar ortaya çıkmaya başladı. Bu da ayrı bir devrin habercisiydi. Gerçek sinyalden alınan örneğin üzerinde gerçek zamanlı değişiklikler yapan sistemlerin doğadaki seslere çok yakın sonuçlar vermesi an meselesiydi. |
![]() |
Bu bahsettiklerimi somut olarak akustik enstrümanları bilgisayar ortamına taşımaya çalışan programlarda görüyoruz. örneğin Vienna Symphonic Library… Star Wars’ın bazı sahnelerinde elektronik ortamdaki orkestranın kullanıldığını söylersen sanırım ses kalitesi olarak nerelerede olduğumuza dair güzel bir örnek vermiş olurum.
Dünyadaki dinamiği en yüksek enstrümanın piyano olduğunu düşünürsek, doğal piyano sesini elektronik ortamda simule etmenin ne kadar detaylı bir işlem gerektirdiği bir nebze anlaşılabilir. The Grand 3, benim piyano simulasyonu konusundaki ilk yazım çünkü sadece sampler temeline dayanmayan ve gerçekten kapsamlı bir yapım, daha önce ilgimi çekmemişti. The Grand 3, dünyada en çok bilinen ve tercih edilen üç kuyruklu konser piyanosuna konsantre oluyor. Bunlar Yamaha C7, Steinway D ve Bösendorfer 290 Imperial modelleri. Ağırlık bu modellerde olsa da, bunların yanında repertuarda Yamaha CP80 Electric Grand ve bir de Nordiska Upright bulunuyor. The Grand 3, bugün her yerde karşımıza çıkan bu harika piyanoları gerek çalış biçmi gerekse mataryal ve üretim teknikleri sayesinde sese verdikleri şekil itibarı ile simule eden bir sampler, synthesizer karışımı program. Yeteneklerine kısaca bir bakalım istedik. İsminden de anlaşılacağı üzere aslında bu The Grand’in 3. versiyonu ve yapımcılar tarafından yakından tanınan bir yapım. Hemen yeniliklere bir göz atalım. |
![]() |
özellikler… The Grand 3 , VST, AU ve Rewire ortamlarını destekliyor. 4 DVD ile gelen program için minimum 30 GB yer gerekiyor ama yüklenmesi 4 saati bulabiliyor. Tuş başına 20 farklı velocity sample yüklemek mümkün. Bu özellikle doğal ses aralığı yakalamak mümkün. Doğal akustik sesleri veren piyanoların yanında Yamaha CP80 Electric Grand ve Nordiska nın Upright pianoları, biraz daha klasik müzikten uzak yapımlar için uygun olan modeller. Bu modellerin emülasyonunun olması, The Grand 3’ün sadece klasik müzik için olmadığını vurgulamak için çok önemli zira bu iki model popüler ve alternatif türler için daha uygun. The Grand 3’ün en büyük yeteneği gerçekçi ortam sesi simule edebilmesi. Burada kullanılan yüksek kaliteli bir convolution reverb bulunuyor ve temelinde Cubase 5′ deki REVerence teknolojisi yatıyor. Bu reverb’ün özeliği, ilk VST3 teknolojisini kullanan reverb olması. Müzik yapılan her türlü ortamı gerçeğe yakın simule edebilmek konusunda oldukça yetenekli. The Grand 3’ün büyük bir avantajı, piyano kayıtları için tasarlanmış mekanları kullanabilmemiz. Eğer dikkatlice dinlerseniz ortam seslerinde hiç bir rahatsız edici geri dönüşler duymuyoruz. Aslında bu reverb’ün oldukça elit olduğunu söyleyebilirim. Deney yapabilieceğiniz bir çok parametresi bulunuyor. |
![]() |
Tüm enstrümanlar 20 velocity derecesine kadar, hiç bir efekt eklenmeden Neumann mikrofonları ile kaydedilmiş. The Grand 3′ ün iki ekran modu var Edit ve Player. Edit ekranında yine 5 farklı ekran bulunuyor: Model, Equalizer, Ambience, Control ve Options. Model ekranında Sustain resonance, String release, Key Soundi Hammer release, Damper pedal gibi piyanoya özgü tematik opsiyonlar bulunuyor. Yerimizin kısıtlı olmasından dolayı bu detaylara girmiyorum ama piyanistler için bunlar günlük terimlerdir. CP80 modelinin aynı sayfasında ise efektler bulunuyor. Phaser, Chorus ve Flanger”i olan bir de modülasyon bölümü var. EQ sayfasında ise karşımıza 4 band bir EQ çıkıyor. Low ve High band’leri Shelving düzeninde çalışıyor.
|
Ambiyans sayfasında piyanonun yerini odada belirleyebiliyoruz. Tabii ki normal durumda sağ ve sol olmak üzere stereo düzen yaratılabilir. Ama Grand 3’ün iki stereo çıkışı olduğundan 4.0 surround düzen gerçekleştirebiliyoruz. Bu durumda yaptığınız düzen optik olarak da ekranda gözüküyor. Ayarlar… Nasıl her arabanın debriyajı farklı ve sürücüye göre değiştirilebilirse bir piyanist de piyanosunu kendi isteğine göre ayarlamak ister. Bu tür ayarlamaları kontrol bölümünden yapabiliyoruz. Tabi ki sese en büyük etkiyi velocity eğrisi veriyor. Daha önceden belirlenmiş velocity değerlerinin yanında kendiniz de farklı düzenler yapıp kaydedebiliyrsunuz. 256 voices’a kadar bir performans kullanabiliyoruz ama bunu çok zannetmeyin çünkü yan sesler de voice’ları kullanıyor. Bir piyanist için başka bir önemli opsiyon ise pedaldır. Aslında sese dokunduğu ve can verdiği en önemli noktası budur birçoğu için. “Repedaling” foksiyonu ile bu ayarlamaları yapabiliyoruz. RAM save fonksiyonu ile bellekten tasarruf edebiliyoruz ama bir de Eco modu var. Bu RAM save ile karıştırılmamalı. Eco mode, işlemcinin enerjisinden tasarruf sağlıyor ve sadece velocity seviyelerine etki ediyor. Bir çok yerde 20 velocity kullanan sistem, Eco modda 7’ye iniyor. Sıradan partisyonar için bu çok yararlı bir mod. Görsellik Apple PC Ve her iki platform için tabi ki USB port’u ve lisansı çalıştırmak için Internet bağlantısı. |