Dövüş Kulübü’nün ilk kuralı, onun hakkında konuşmamaktır. Tyler Durden felsefesi hakkında konuşarak ilk kuralı çiğnemek ve şimdiye kadar yapılan en iyi filmlerden birini benzersiz bir şekilde ele almak üzereyiz.
Gerek eleştirmenler gerek izleyiciler tarafından büyük bir övgü ile karşılanan Fight Club filmine neden bu kadar çok saygı duyulduğunu merak ediyor olabilirsiniz. Brad Pitt’in oyunculuğu, filmin sürükleyiciliği, filmin geri kalanı için beklentiyi düşüren bir sahnenin olmaması, aklınıza gelen ilk nedenler olabilir.
Peki, bu filmi mükemmel yapan gerçekten de bunlarla mı sınırlıdır? Aslına bakarsanız hayır, onu özel yapan şey bunlardan çok daha fazlasıdır. Fight Club ne anlatıyor sorusunun cevabını tam anlamıyla öğrendiğinizde sizin için her şey daha net olacaktır.
Tyler Durden Felsefesi Nedir?
David Fincher’ın eleştirmenler tarafından en çok beğenilen filmlerinden biri olan 1999 yapımı Dövüş Kulübü, Chuck Palahniuk’un 1996 tarihli aynı adlı romanından uyarlanmıştır. Kitap ve film arasında verilmek istenen mesaj bakımından çok derin bir bağ vardır.
Dövüş Kulübü her şeyden önce moderniteye karşı bir eleştiridir. Filmin ilk sahneleri, seyirciye depresif bir karakterin hayatını tanıtıyor. İşine karşı hiçbir ilgi beslemiyor, yalnız olmanın yanında kronik uyku rahatsızlığa da sahiptir.
Bu karakter daha sonra birkaç yeni eşya alıyor. Bir gün evine döndüğünde ise patlama yüzünden tüm eşyaları yok oluyor. Polislerin varsayımına göre ocağın ateşi sönünce hafif gaz sızmaya başlıyor. Bu gaz evi yavaş yavaş dolduruyor. Buzdolabının kompresörü kıvılcım çıkarıyor ve dairesi tam anlamıyla kullanılamaz hâle geliyor.
Bir süre sonra yolları Tyler Durden ile kesişiyor ve bir şeyler içmek üzere buluşuyorlar. Tyler, burada anti materyalist bir duruş sergileyerek anlatıcının ilgisini çekiyor. Bu sahne, Tyler’ın felsefesi hakkında ilk ipuçlarını içerdiğinden çok önemlidir.
Tyler, Jack’e aslında ne olduğumuzu soruyor. O cevap tüketiciler oluyor. Dikkat edin: İnsanlar ya da başka varlıklar değil, tüketiciler. Tyler daha sonra Dövüş Kulübü toplantılarından birinde reklamlardan bahsediyor.
Reklamların insanları arabaların, kıyafetlerin peşinden koşmaya, sevmediğimiz işlerde çalışmaya zorladığını, bu şekilde gerçekten ihtiyacımız olmayan şeyleri satın aldığımızı söylüyor.
Tyler, aynı yerde “Sahip olduğun şeyler sonunda sana sahip olur” ifadesi ile modernite karşıtı eleştirisini biraz daha ileri götürüyor.
Filmin adının neden Dövüş Kulübü olduğunu hiç düşündünüz mü? Evet, filmde bir dövüş kulübü kuruluyor ama film, dövüşmeyi konfor alanının dışında kalan ve tamamlaması bireyin nazarında oldukça zor olan işleri yapmak zorunda olan insanlara gönderme yapmak için mükemmel bir metafor olarak kullanıyor.
Yapbozun parçaları birer birer birleştirildiğinde Tyler’ın stoacı yaklaşımı benimsediği söylenebilir. O, kafasında ideal dünya düzeni olarak doğaya uygun bir yaşam çiziyor.
Yorum Yap