Sonunda geldi:Sigma SD15

Daha çok objektifleriyle tanıdığımız Sigma”nın yeni DSLR gövdesi SD15, geçtiğimiz Temmuz ayında piyasaya çıktı. Eylül 2008″de tanıtılan SD15, yaklaşık iki yıllık bir gecikmeden sonra raflarda yerini aldı. Biz de Sigma”nın Türkiye temsilciliği FotoPro”dan bir tane SD15 istedik ve sizin için inceledik. Bakalım beklediğimize değmiş mi?

Sigma SD15, özel bir fotoğraf makinesi; çünkü iki yıl kadar önce Sigma tarafından satın alınan Foveon”un ürettiği “X3” adlı CMOS algılayıcıyı kullanıyor ve bu nitelikte bir algılayıcı kullanan bir başka fotoğraf makinesi yok. X3 algılayıcısı, tıpkı renkli filmler gibi 3 katmanlı bir yapıya sahip ve her bir katman ayrı bir renge duyarlı. En önde mavi, sonra yeşil, en arkada da kırmızıya duyarlı katman bulunuyor. Aslında 4.7 milyon piksellik bir algılayıcı olmasına rağmen, her bir katmanın ayrı ayrı çalışması nedeniyle toplamda 14.1 milyon piksellik bir görüntü oluşuyor. Bu değer, hiç de azımsanacak gibi değil ve Sigma SD15 de sahip olduğu diğer özelliklerle birlikte düşünüldüğünde ileri amatörleri hedefleyen bir fotoğraf makinesi.
 

Gövde ve Tasarım

Foveon”un X3 algılayıcısının 9 milyon piksellik ilk örnekleri 2003 ve 2004 yıllarında Sigma”nın SD9 ve SD10 modellerinde kullanmış, fakat bu ürünler pek de başarılı olamamıştı. Daha sonra 2007 yılında SD14 modelinde 14 milyon piksellik X3 algılayıcısı kullanıldı ve düşük ISO değerlerinde son derece başarılı görüntüler oluşturduğuna hep birlikte tanıklık ettik. Aradan geçen 3 yılı aşkın sürede ise hem Foveon”un hem de Sigma”nın boş durmadığını ve Sigma”nın Foveon”u satın almasıyla birlikte yeni bir sinerjinin ortaya çıktığını görüyoruz.

 

SD15″in oldukça kaliteli bir plastikten üretilmiş olan gövde kaplamasının herhangi bir kusuru yok. SD14″ün gövde yapısının aynen korunduğunu görüyoruz. Düğmeler yeterince hassas çalışıyor ve gövde ele iyi oturuyor. Yalnızca açma-kapama düğmesinin sol el ile yapılıyor olması yanlış bir seçim (açma-kapama düğmesi sağ tarafta yer almalı ve işaret ya da başparmakla kontrol edilmeli), ayrıca deklanşörün konumu da biraz fazla yukarıda. Ama bunlar ciddi sorunlar değil ve kullanım alışkanlığı gerektiren detaylar. Gövdenin üst bölümü oldukça sade tasarlanmış ve bu bölümde deklanşör dışında küçük bir LCD ile iki ayrı mod çarkı bulunuyor. Oldukça hassas çalışan bu iki çarkın üzerinde çok az sayıda fonksiyonun bulunması dikkat çekici. İlk anda, “bu kadar az sayıda fonksiyon için bu kadar büyük çarkların gereksiz olduğunu” düşünüyorsunuz. Ama birazcık düşününce, diğer marka ve modellerde bu tür çarkların üzerindeki gereksiz program ikonları olduğunu fark edip, “demek ki gereksiz fonksiyonlara yer verilmemiş” diyorsunuz. Doğrusu, profesyonelce bir yaklaşım. öte yandan, üzerinde yalnızca dört seçenek bulunan mod çarkının kaldırılmasıyla (yani daha küçük tasarlanması ya da tuşlu bir sistem seçilmesiyle) bilgi ekranının daha büyük ve daha kullanışlı bir hale gelmesi sağlanabilirdi.

 
Makinenin arkasında ise 3 inçlik geniş bir ekran yer alıyor ve çok farklı açılardan bakıldığında bile görüntüde kayıp yaratmıyor. Yani gayet başarılı, hem de rakiplerinden daha düşük çözünürlükte olmasına rağmen (toplam 460.000 noktalık görüntü oluşturuyor). Arka tarafta çok sayıda düğme bulunuyor, ama bunları kullanmak hiç bir şekilde karmaşa yaratmıyor. çünkü bu düğmelerin yerleri çok iyi düşünülmüş. özellikle sağ elin başparmağıyla kontrol edilebilen ve en çok kullanılan 4 fonksiyonu (ISO, çözünürlük, format, beyaz dengesi) değiştirmeye yarayan tuşun varlığı ve yeri çok başarılı. çok sayıda düğmenin varlığı, ilgili fonksiyonlara ulaşımı kolaylaştırırken, menünün yükünü de hafifletiyor. Böylece menü çok kısa ve kolay kullanımlı bir yapıya kavuşabilmiş. Bu nedenle, SD15″in kolay kullanılan bir DSLR olduğu söylenebilir.

Makinenin bakacına (vizörüne) gelince… Sahip olduğu algılayıcının (20.7mm x 13.8mm) odak çarpanı 1.7x olduğu için bakacın da biraz dar kaldığı gözleniyor. Aslında son derece berrak olmasına ve dioptri düğmesi yardımıyla gözü bozuk olanlar için de net görüntüler sunabilmesine rağmen ileri amatöre yönelik bir fotoğraf makinesinin bakaç görüntüsünün biraz daha büyük olması beklenirdi. Yine de, kullanışlı bilgi ekranını barındıran bakaç gayet kaliteli ve işlevsel. Yeri gelmişken, SD15″in en zayıf özelliği olan 5 noktalı otofokus sisteminin günümüz koşullarında giriş düzeyi DSLR”lerde bile kullanılmadığını belirtmeliyim. öte yandan otomatik netleme sistemi hiç de yavaş sayılmaz ve en önemlisi kararlı bir şekilde çalışıyor.

 
özellikler

SD15″in en önemli özelliğinin üç katmanlı algılayıcısı olduğunu en başta söylemiştim. Bu algılayıcının görüntü kalitesine nasıl bir etki yaptığını ise aşağıda açıklamaya çalışacağım. Ama, SD15″in başka güzel özelliklere de sahip olduğunu bilmeniz gerek. örneğin, şimdiye kadar hiçbir DSLR makinede görmediğimiz bir toz filtresine sahip. Bayonetin hemen arkasında yer alan bu fuşya renkli filtre sayesinde, arka tarafta bulunan ayna, perde ve algılayıcıya toz ulaşamıyor. çok etkin bir toz koruması sağlayan bu filtre sisteminin daha önce başka bir firma tarafından denenmemiş olduğuna inanmak çok garip geliyor. çok basit, çok etkin ve çok akıllıca! Bu filtrenin asıl amacının kızıl ötesi ışınları kesmek olduğunu belirtmeliyim; toz koruması ise ikincil işlevi. X3 algılayıcısının üzerinde bir kızıl ötesi filtre bulunmadığı için böyle bir çözüm geliştirilmiş. Tabi bu durum, başka bir ayrıcalık daha kazandırıyor SD15″e: Filtre çıkarıldığı zaman kızıl ötesi fotoğraflar çekebiliyorsunuz! Elbette başarılı sonuçlar için “görünür ışığı kesen bir IR filtreye” ihtiyacınız var. Ayrıca, sonuçları siyah-beyaza çevirmenizi öneriyorum. Sonuçlar kesinlikle çok başarılı…

SD15″in bir başka güzel özelliği, çok yumuşak ve sessiz çalışan perdesi. 30 ile 1/4000 saniye arasındaki enstantane değerlerinde çalışabilen perde, 100.000″in  üzerinde çekim ömrüyle oldukça dayanıklı. özellikle HSM türündeki objektifler kullanıldığında çok sessiz ve hızlı olabilen otomatik netleme özelliği, diğer Sigma objektiflerle birlikte kullanıldığında biraz daha sesli çalışsa da kolayca netlik yapabiliyor. Saniyede 3 kare çekim özelliği çok hızlı sayılmasa da, günlük kullanım için yeterli bir hız anlamına geliyor. En yüksek çözünürlükte bu hızı 21 kare boyunca koruyabilmesi ise SD14″e göre en önemli gelişme olarak değerlendirilebilir. SD14″te bu değer yalnızca 6 kareydi. Sigma”nın TRUE II adlı işlemcisi ve kullanılan RAM modülünün büyüklüğü bu hızı sağlıyor.

“Kılavuz Sayı”sı (G.N.) 11 olan küçük flaş 17 mm”lik geniş açılı aydınlatması sayesinde herhangi bir köşe kararması yaşatmıyor ve açıldığında yüksek bir noktaya yükselerek kırmızı göz oluşması riskini azaltıyor. SD15, Sigma”nın EF-530DG SUPER, EF-530DG ST ve EM-140 DG serisi flaşlarıyla tam uyumlu ve flaş senkronizasyonu 1/180 saniye. Stüdyo flaşlarının bağlanabileceği bir senkron girişi de makinenin yan tarafında bulunuyor.

 
SD15″in üst düzey kullanıcıya hitap eden bir başka özelliği ise “ayna kilitleme” (mirror lock-up) özelliği. Tamamen titreşimsiz bir çekim gerektiği zaman ayna kaldırılabiliyor ve zaten çok yumuşak olan perde sayesinde tamamen titreşimsiz fotoğraflar çekilebiliyor. SD15″in dört tür ışık ölçüm sistemi bulunuyor: çok bölgeli, merkez alan, merkez ağırlıklı ve noktasal. SD14″te bulunmayan noktasal ışık ölçümünün SD15″e dahil edilmesi çok iyi olmuş.

Tok bir yapıya sahip olan SD15″in pilsiz ağırlığı 680 gr. Bu değerin, ideal bir ağırlık olduğunu düşünüyorum; ne ağır, ne de hafif. BP-21 kodlu 1500 mAh”lik lityum-iyon bir pil makineye güç sağlıyor. İncelememiz sırasında 180 karelik çekime izin veren pilin bu performansı çok parlak sayılmaz. CIPA standartlarında tek şarj ile 250 kare çekebilen pilin performansı, bazı DSLR modellerinde 1000 karenin üzerine çıkan pillerle kıyaslandığında düşük kalıyor. Mutlaka bir yedek pil taşımanızı öneririm. SD15 bellek kartı olarak SD ailesi üyelerini kullanıyor. 9 farklı dil seçeneği bulunan menüde ne yazık ki Türkçe bulunmuyor. Makinede herhangi bir canlı izleme ya da video özelliği de bulunmuyor.

Görüntü Kalitesi

SD15″in en önemli özelliği olan Foveon X3 algılayıcısı, renkleri olduğu gibi algılarken, çözünürlük konusunda ise bir interpolasyon uyguluyor. Bu durum, geleneksel algılayıcılara göre tam ters bir durum. çünkü geleneksel algılayıcılar (CCD, SuperCCD ya da CMOS) çözünürlük konusunda interpolasyon yapmazken, renk konusunda Bayer interpolasyonu uyguluyorlar. Yani her dört algılama hücresi birlikte çalışarak ortak bir renk oluşturuyor ve sonra her bir piksele bu renkler atanıyor. Bir başka deyişle, renk saçılmaları, harelenme gibi bir takım olumsuzluklar bu nedenle, olduğundan daha da fazla belirginleşiyorlar. X3 algılayıcısı ise renk konusunda ciddi bir avantaja sahip ve SD15 bu avantajı sonuna kadar kullanıyor. Dahası, çözünürlük konusundaki interpolasyon da bir dezavantaja dönüşmüyor. 14 milyon piksellik görüntüler o kadar keskin ki, A3 boyutlarındaki görüntüler gösterdiğim herkesi çok etkiledi.

SD14″ün renkleri inanılmaz! özellikle cilt tonlarında renkler şaşırtıcı bir şekilde doğru kopyalanıyor. Gerçi “otomatik beyaz dengesi” her koşulda %100 doğru çalışmıyor, ama eğer RAW formatı kullanılırsa, kesinlikle doğru renklerde görüntüler oluşturulabiliyor. JPEG formatının bir sıkıştırma formatı olması nedeniyle kalite beklentimiz az olmasına karşın JPEG görüntülerin kalitesi hiç de fena değil. İnceleme sırasında Sigma”nın 8-16mm, 17-70mm ve 70-200mm objektiflerini kullandım ve hepsinde de keskinlik konusunda tatminkar sonuçlar elde etmeyi başardım. özellikle yeni 8-16mm”lik zoom objektif sıradışı geniş açılı görüşüyle harikalar yaratıyor.

 
SD15″in en rahatsız edici özelliği yüksek ISO değerlerindeki kirlilik (noise) oldu. Görüntüler 50 ve 100 ISO değerlerinde tertemizken, 200 ISO değerinde kirlilik hissedilmeye başlıyor. 400 ISO değerinin bazı durumlarda kullanılabilir olduğunu gözlemledim. 800 ve 1600 değerlerinde ise kirlilik düzeyi çok artıyor. 3200 ISO değerinde renk doğruluğu o kadar azalıyor ki, bu değer yalnızca acil durumlarda ve siyah-beyaza çevrilerek kullanılmalı. Sigma”nın kendi yazılımı olan Sigma Photo Pro 4.2″nin sonuçları çok başarılı (bu arada Photo Pro 4.2, kullanım kolaylığı ve hız bakımından da çok iyi bir program) ve kirlilik giderimini de büyük bir başarıyla gerçekleştirebiliyor. Gerçi Adobe Photoshop CS5″in CameraRAW 6.2″sinde işlediğim RAW görüntüler de çok iyiydi, ama kendi yazılımında görüntü tamamen pürüzsüz olarak işlenebiliyor.

Harelenme (moiré) konusunda en küçük düzeyde bir soruna rastlamadım. çok sayıda giysi, kumaş, tül perde gibi harelenme riski yüksek konular çekmiş olmama rağmen böyle bir sorunla karşılaşmadım. Mor saçılma hiç oluşmadı. Zoom optiklerden kaynaklanan kenar ve köşelerde bazı renk dağılmalarına rastladım, ama çok sınırlı olarak. Yani SD15 şimdiye kadar gördüğüm en sorunsuz ve gerçeğe yakın görüntüleri (50-200 ISO arasında) oluşturan DSLR”lerden biri oldu. özellikle stüdyo koşullarında, düşük ISO değerlerinde ve bol ışıklı ortamlarda doğru renk üretimi, temiz görüntüleri ve harelenme oluşturmama özelliğiyle dikkat çekici bir ürün.

Sonuç

Sigma SD15, sahip olduğu özellikleri ve görüntü kalitesiyle üstün nitelikli bir ürün. çözünürlük olarak öncülü SD14″ten bir farkı olmamasına rağmen, piyasada 12-18 milyon piksel düzeyindeki ileri amatör ürünlerle rekabet edebilecek bir ürün. Gerçi SD15″in donanımı ve dayanıklılığı bu ileri amatör ürünlerle aynı düzeyde değil, ama görüntü kalitesi kesinlikle bu düzeyde. Hatta belki de daha iyi, çünkü renk geçişlerinde herhangi bir dağılma oluşmuyor. özellikle düşük ISO değerlerinde kalmayı başarırsanız, inanılmaz sonuçlar elde edebileceğiniz birürün. Sigma”nın 4,5 mm”yle 800 mm arasındaki kırktan fazla sayıdaki objektifi, konvertörleri, flaşları ve diğer aksesuarları da düşünüldüğünde SD15″in özellikle stüdyoda, ama ayrıca dışarıda da kullanılabilecek mantıklı bir sistem kamerası olduğu görülüyor.

 

Exit mobile version