Röportaj: Live Mix Denilince: DJ Emre Tankut Karakurt

Power 100 FM frekansında her Cumartesi akşamı 19-21 saatleri arasında live mixlere imza atan DJ Emre Tankut Karakurt ile live mix yapmanın incelikleri, club performansı ve radyo programcılığı üzerine…
 

S: Emre Karakurt, çaldığı müziği nasıl tanımlar? Set’lerinde nelere yer verir? Dinleyiciyi nasıl ayaklandırır?
E.K: İnsanların eğlenebilmesi için gerekli tüm bilgi ve becerimi kullanırım. Benim yaptığım müzik eğlendirir. İnsanların evde kendilerinin yapabildiğinden fazlasını ve farklısını vermeliyim ki eğlensinler. Tekdüze olamam. Değişik tarzlar, bpm”ler setlerimin içinde yer alır her zaman.

S: Setlerinizdeki kompozisyon yani bütünlük ve akıcılık benim dikkatimi çekiyor, bunu nasıl sağlıyorsunuz? Belirli trick’leriniz var mı?
E.K: İşin ilginci belirli bir sırrım yok. Live çalmanın avantajı kısa süre içinde diğer parçaya odaklanmak. Bu yeterince heyecanlı. Onun dışında hangi şarkıdan keyif alıyorsam, onu sıralarım diğerinin arkasından. Bpm takıntım yoktur ama ard arda uyan iki şarkıyı yakalarsam aynı bpm üzerinden house bir parçayı, bir rock şarkısına bağlarım. Bir de zaman zaman ton ve nota kulağımdan dolayı arka arkaya iki şarkı, aynı tınıdan gidebilir.
 


 
S: Radyoda live mix yapmak ile Club’da çalmak arasında çok büyük farklar var. Her iki deneyimi de sizin gözünüzden dinleyebilir miyiz?
E.K: Radyoda biraz serbestsiniz. Genel radyo playlisti dışında tüm programı aynı bpm”den sürdürebilir, kusursuz bir program çıkartabilirsiniz. Mix yapmanın kesinlikle bir matematik olduğunu savunanlardanım. özellikle radyoda mix yaparken hataya yer olmamalı. Doğru mix yapamayan Dj’lerin radyo programı yapmaması lazım. özellikle de set önceden hazırlanıyorsa mazeret olamaz. Canlı çalıyorsanız durum farklı. Orada parça sıralaması ve bütünlük daha önemli. Live çalarken dünyanın en büyük isimleri bile geçiş sırasında diğer Dj’lere hata gibi gelen karışıklıklar yaşayabilir ki gayet normaldir. Kaldı ki çoğu dinleyiciye zaten bu hata gibi de gelmez. Live çalarken önceden plan yapmazsınız. O anda dans pisti neyi kaldırırsa ya da radyodaysanız içinizden ne geliyorsa onu mixlemelisiniz. Zamanla yarışıyor olmak ta işin zevkli diğer bir yanı.

 
S: Bpm trafiğini nasıl ayarlıyorsunuz? Sanki biraz da hipnoz gibi bir şey bu, insanların nabzını elinizde tutuyorsunuz:)
E.K: Dediğim gibi bpm takıntım yoktur ama bir sete 120 bpm ile başlayıp gereğinden kısa sürede 135’lere çıkarsanız bence sırıtır. Muhakkak bir trafik olması lazım. Bunu arada tarz değiştirerek yaparım ben genellikle. özellikle kış sezonunda hafta sonları çaldığım Ulus 29″da tekdüze gitmek olmaz. Muhakkak tarz ve bpm değişikliği yapmak gerekir. Uzun süre belli bpm tarzı setler bence daha çok radyo ve biraz da yabancı dinleyici kitlesine göre kurallar. Her kesimden insanın olduğu bir ortamda her kesimden müzik yapmalı. Egoya yer olmadan tarzlar arasında gidip gelmeli. Ben bunu çalmam demedim bugüne dek. Tabii çaldığım mekanların tarzından da kaynaklanıyor bu durum.

S:
Setlerinizin insanlar üzerindeki ortak noktası sizce ne? Geri dönüşlerde nasıl tepkiler alıyorsunuz?
E.K: Geri dönüşler genelde mixlerim ve şarkı bütünlüğü üzerine olumlu. Bir de sonuçta CHR dediğimiz commercial müzik yapan bir radyo istasyonunda çaldığımdan setlerim mutlaka radyo playlistinin genel çerçevesinde dolaşır. Yani 2 saat tech-house çalmam ama 2 çok kaliteli tech-house tarzı parçadan sonra bunlara uyacak kalitede commercial bir Adele veya George Michael club mixi çalarım. Bpm aynı olabilir ama hava değişir. Beni dinleyen insanların da öncelikle doğru mix ve tanıdık şarkılar çalıyor olmamı ön planda tuttuklarını düşünüyorum.
 

 
S: DJ’lik yapmaya ilk ne zaman başladınız? Başladığınız zamanlardan bu yana şarkı çalma şeklinizde ve tarzınızda neler değişti?
E.K: Dj’liğe 1990’lı yılların başında DJ Can Hatipoğlu sayesinde başladım. İlk öğrendiğim şey, ne çalmayı seversem seveyim müziğin tüm tarzlarına ve geçmişine ait bilgi sahibi olmamın avantaj olacağıydı. Bugün radyoda bir house set ya da 70 yaş doğum gününde klasiklerden oluşan bir set yapabiliyor olmamı buna borçluyum. Bir de o dönemde kaset var, Technics SL1200 pikaplar var, Citronic SM-650 mixer var. Apple yok, Traktor yok, CDler var, bir de Denon 2000F CD player var. En büyük lüksümüz o. O yokken de bildiğimiz tempo kontrolsüz iki adet cd çalardan birbirine play / pause geçiş var. Sync yok, bpm ayar şansı yok. Bugüne baktığımızda herkes DJ (!). Bu nedenle doğru zamanda başladığım için çok mutluyum. Bugün de bu avantajı en kaliteli biçimde sürdürmeye çalışıyorum. Her şeyi, mix tekniğini, alet edevat kullanmayı vs öğrenebilirsiniz ama müzik bilgisi okuldaki kimya dersi gibidir. çalışmışsanız laboratuvarda doğru birleşimi yapar geçersiniz. Ama sınava iki gün kala sadece isimlerini bildiğiniz gazları birleştirmeye kalkarsanız laboratuvar patlar:)

 
S: Ekipman tercihlerinizi öğrenebilir miyiz? Hem Club ortamında, hem radyoda? Bir de bu marka ve modelleri neden tercih ettiğinizi de anlatabilir misiniz?
E.K: Uzun zaman CD çalmak için direndim. Ancak devreye lojistik sorunlar çıktı. Yıllarca plak ve CD çantaları taşımaktan yorulmuş biri olarak ben de laptop ve türevlerine geçtim. Ama hala CD’den vazgeçmiş değilim. Bugün en tercih ettiğim ekipmanlar Pioneer CD-J 2000 CD çalar, Pioneer DJ-M 2000 DJ mixer ve Apple 13 inch laptop içindeki arşivimi çaldığım Traktor Pro DJ yazılımım. CD player’lar üzerinden mix yapmak hala en keyiflisi olsa da hız, hatasızlık ve yaratıcılık anlamında Traktor çok işime yarıyor. Duruma göre controller kurmam gereken yerlerde de tercihim Novation Twitch. Pioneer son 10 senede büyük yol katetti ve aletleri uzun ömürlü olmamasına rağmen çok başarılı çalışıyor. Apple zaten bildiğimiz Apple, bu işler için yaratılmış. Traktor her zaman ilk tercihim. Diğer alternatiflerinin yanında profesyonel bir yazılım. Novation ise kompakt, elektrikten tamamen bağımsız ve tepki süresi ve enerjisi çok hızlı bir MIDI controller. Bir de acil durum USB flash bellekleri unutmamalı:)
 

 
S: Sizin için şimdiye dek gerçekleşmiş en unutulmaz Emre Karakurt performansı hangisiydi, neden?
E.K: 2009 yılının Aralık ayında Londra”nın ünlü klübü Boujis performansımı unutamam. İçeride Prens William”dan George Michael”a kadar alışık olmadığımız bir müşteri profiline çalmıştım. Tamamen rahat olan tarzımı aynen yansıtmış ve ağırlıklı R&B ile eğlenen bir kitleye bahsettiğim tarzlar ve bpm”ler arası yolculuğu yaşatmıştım. Benim için çok önemliydi. Sigara içilmeyen bir gece kulübündeki ilk performansım olması da ayrıca önemli 🙂

S:
Bu sıralar en çok dinlediğiniz üç parça hangileri?
E.K: Pet Shop Boys – Vocal (Flashmob Remix)
Gui Boratto – Too Late (Original Mix)
Robin Thicke ft Pharrell – Blurred Lines (Mousse T Edit)

S:
Bu sıralar gözlerimizi üzerilerinden ayırmamamız gereken üç prodüktör ve DJ sizce kim?
E.K: Uzun bir süredir Gui Boratto, Dropout Orchestra ve Sharam parçalarını özellikle takip ediyorum prodüktör olarak. Setlerimde de mutlaka çalıyorum. DJ olarak ta tarzını çok sevdiğim için aynı zamanda yakın arkadaşım Hakan Henry, onun dışında da Dimitri From Paris ve Inpetto.

 
 
 
 

 

Exit mobile version