Yazı: Cem Kıvırcık
Instagram/Facebook/Twitter: @cemkivircik
Kameralı telefonlar hayatımıza 1999-2000 yıllarında girdi. Kasım 2000’de Japonya’da satışa sunulan Sharp J-SH04 ile bu telefondan birkaç ay önce Kore’de piyasaya sürülen Samsung’un SCH-V200 modeli arasında hangisinin ilk olduğuna dair tartışmalar sürüyor. Ancak, bu iki telefon arasında önemli diyebileceğimiz farklar var. Samsung SCH-V200 ile çektiğiniz fotoğrafları bilgisayara aktarmak zorundaydınız. Lakin Sharp J-SH04’ün kamerası telefonla bütünleşikti ve bu telefonları doğrudan telefondan paylaşabiliyordunuz.
Bu iki telefonun hangisi ilk diye tartışılırken asıl ilk kameralı telefon genelde fotokopi makineleriyle tanınan Kyocera tarafından Mayıs 1999’da Japonya’da piyasaya çıkartılmıştı: Kyocera Visual Phone VP-210. Hatta bu telefonda bugünkü telefonlarda rastladığımız selfie kamerasına benzeyen bir ön kamera bulunuyordu.
Yalnızca 0,11 MP
Kyocera VP-210 ve Sharp J-SH04 110,000 piksel çözünürlüğünde bir kameraya sahipti. Yani sadece 0,11 MP… Samsung, 0,35 MP çözünürlüğündeki kamerasıyla daha iyi bir görsel kalite sunuyordu ama bu kamerayla yalnızca 20 kadar fotoğraf çekebiliyor ve bu fotoğrafları ancak bilgisayara aktararak paylaşabiliyordunuz.
Günümüze geldiğimizde aradan geçen yaklaşık 20 yıllık süreçte kameralı cep telefonlarının, 0,11 MP seviyesinden 108 MP çözünürlüğe ulaştığını görüyoruz. Elbette ki, daha iyi bir çözünürlük, daha kaliteli bir görsel kalite getiriyor. Ancak meseleye fotoğraf açısından baktığımızda daha fazla MP, daha kaliteli bir görsel için yeterli midir? Daha iyi fotoğraf çekmek için akıllı telefon seçerken yalnızca daha fazla MP beklentisi içinde olmak doğru mudur? 40 MP çözünürlüğe sahip bir telefon ile 64 MP’lik bir telefon arasında seçim yaparken doğrudan 64 MP kameraya sahip olanı mı seçmeliyiz?
Bu kadar MP konuşulurken aklımız karışıyor değil mi? Peki, tek başına daha fazla MP kaliteli fotoğraf anlamına geliyor mu? Ortada profesyonellerin kullandığı en üst düzey DSLR fotoğraf makinelerinde bile 20,1 MP çözünürlük ortalaması varken, 108 MP çözünürlüğe sahip bir telefon bu kameralardan daha iyi bir görsel kalite sunuyor diyebilir miyiz?
Tabii ki diyemeyiz… MP önemlidir ama tek başına yeterli olmadığı gibi, yanıltıcıdır da… MP kadar; sensör yani ışığı algılayan alanın ne kadar büyük olduğu, bu ışığın geçtiği lensin geçirgenlik kalitesi, hatta bu lens üzerinde yer alan, renk ve yansıma düzeltmeleri yapan özel kimyasal kaplama, görüntüyü işleyen işlemcinin gücü ve yazılım da en az MP kadar önemlidir ve tüm bu bileşenler belirli bir ahenk içinde çalıştığında görsel kaliteye ulaşabiliriz.
Nedir bu MP dedikleri?..
Önce MP nedir, bununla başlayalım. Aslında MP dijital bir kamerada üretilen görselin boyutunu anlatmak için kullanan bir ölçü birimidir. 1 MP, 1 milyon piksel demektir. Dolayısıyla 24 MP çözünürlüğe sahip algılayıcı 24 milyon pikselden oluşan bir görsel üretiyordur. Yani yaklaşık 6000×4000 piksel ölçüleri diyebiliriz.
Çok fazla MP çözünürlüğüne sahip olmak daha büyük görseller üretmektir. Bu da temel anlamda şu avantajı sağlar. Fotoğrafınızdan yalnızca bir bölümü kırpmak, yani “crop”lamak istediğinizde görsel kalitede kumlanma yani “noise” etkisi azalır. Bu da yüksek MP çözünürlüğe sahip kameraların dijital zum özellikleriyle daha kaliteli görsel sunmalarının nedenidir.
Yukarıda da dediğimiz gibi sensörün boyutu önemli etkenlerin başında gelir. Çünkü daha büyük sensör, daha fazla ışığı toplamaktır. Daha fazla ışık da görüntüde daha fazla detay ve keskinlik getirir. Elbette bu da tek başına yeterli olmayacaktır. Bu bol ışığı sensöre taşıyacak olan lensin geçirgenlik kalitesi ve elbette ki diyafram açıklığı da oldukça önemlidir. Işığın bolca olduğu durumlarda bu durum kendini belli etmesede, ışığın düşük olduğu loş ortamlarda görsel kalite için çok daha fazla MP anlamını yitirir. Burada ortamdaki en küçük ışık kaynağını bile yakalayacak, süzecek hassaslıkta sensör boyutu ve lens kalitesi devreye girer.
Bugün fotoğraf dünyasında sensör boyutları full frame (tam kare) ve APS-C (kırpık) olmak üzere iki boyutta kümelenmiştir. Orta format ve kompakt kameraların dışında, özellikle Olympus’un kullandığı micro four thirds denilen boyutta sensörler boyutları da mevcuttur. Daha yaygın olan full frame ve APS-C sensörlere odaklanacak olursak, geçmişi analog döneme dayanan yaklaşık 36×24 mm endüstri tarafından kabul gören tam kare ölçüleridir. Bu nedenle 25,1×16,7 olan APS-C ölçüleri “cropped” yani “kırpılmış” olarak değerlendirilir.
Pro kameralar 20,1 MP çözünürlük sunarken
Şöyle bir örnek vereyim. Yukarıda endüstrinin amiral gemisi olarak nitelendirilen ve fiyatı binlerce dolar olan, profesyonel fotoğrafçıların kullandığı 20,1 MP çözünürlükteki tam kare kameralar mı daha kaliteli görsel üretir? Yoksa fiyatı çok daha düşük olan 1/1,33 inç yani yalnızca 9.6 x 7.2 mm ölçülerine sahip 108 MP çözünürlükteki bir cep telefonu kamerası mı? Hadi gelin çıkın işin içinden…
Sözün özü kamera teknolojilerine gelindiğinde sadece elma ve armutlardan söz etmek yeterli değil. Arada portakallar, muzlar ve çilekler de var. Dolayısıyla bunları birbirleriyle toplamak da çok akıllıca olmuyor. Olsa olsa ortaya çok nefis bir meyve salatası çıkar daha ötesi yok.
Diyelim 108 MP çözünürlükteki kameraya sahip bir telefonunuz var. Üreteceğiniz 108 MP çözünürlükteki fotoğraf 12032×9024 ölçülerinde ve yaklaşık 12,7 MB civarında bir dosya oluşturacaktır. Bu fotoğrafı Instagram’a yüklediğinizde size maksimum 1080×1920 kadar bir çözünürlük imkanı tanıyacaktır. Facebook ortamında ise sistem yüklediğiniz fotoğrafı en fazla 492×738 çözünürlüğüne indirgeyecektir.
Kişisel olarak tavsiyem yalnızca MP değerine bakarak bir kameranın daha kaliteli görsel ürettiğini düşünmeyin ve bu MP konusuna da çok takmayın. İyi ışık, iyi bir açı, iyi bir kadraj ve elbette ki kompozisyon ve fotoğraf bilgisi teknik anlamda birçok üstünlükten çok daha evladır. Kendinizi fotoğraf düşünmek, görmek ve çekmek konusunda geliştirin, makineler yalnızca araçtır, asıl özne sizsiniz… İyi çeken fotoğraf makinesi değil, vizörün arkasındaki kişidir. Işığınız bol olsun…
Yorum Yap