Mimari fotoğraf çekim teknikleri

Mimari yapılar yaşamın çok önemli bir parçasıdır

Mimari fotoğraf ilgi çekici olmakla beraber, oldukça sabır ve teknik bilgi gerektiren bir dal. Yeterli teknik donanım ve bu donanımı kullanacak teknik bilgi de kimi zaman başarılı mimari fotoğraf çekmek için yeterli olmaz, başarılı yapı fotoğrafları için, yapı estetiğinin en etkileyici şekilde fotoğrafa aktarılması da gerekli.

Mimari yapılar yaşamın çok önemli bir parçasıdır. İnsanların yaşam tarzına dair çok önemli bilgiler barındıran mimari yapılar, bazen geçmiş bir yaşamı anlamanın aracı ya da bir kültürün simgesi olurlar; bazen de olağanüstü beğeni ya da yergilerle karşılaşırlar. İnşa edildikleri dönemlerin sosyo-ekonomik koşullarının ve kültürel değerlerinin aktarıcısı olmayı beceren mimari, barındırdığı artistik özellikleriyle, estetik anlatımın da bir aracı olmuştur. Bu da mimari yapıları fotoğrafın temel konularından biri haline getirmiştir. Fotoğrafın diğer alanlarına kıyasla mimari fotoğraf, fotoğrafçısını daha dar sınırlar içinde çalışmaya ve yorum yapmaya zorlar. Bunun sebebi çoğu mimari yapının fotografik olarak “iyi” olabilecek çok az sayıda görüş açısına olanak vermesidir. Mimari fotoğrafın büyük çoğunluğunu çevresinden bağımsız tek yapılar oluşturur. Mimarinin bu türünde rastlanan çok çeşitlilik, fotoğrafçı için çok malzeme olduğuna işaret eder.
 

 

 

Mimari fotoğraf çekim aşamaları
Mimari fotoğrafın başarısında doğru bakış açısı, uygun objektif seçimi ve seçilen objektife göre binayla olan uzaklık belirleyici olur. Sayısız değişik bakış açısı aramak anlamına gelen “tatmin edici bir çekim noktası” bulmak, ilk aşama. Yani fotoğrafçı, binanın daha yüksek bir yerden ya da komşu bir binanın balkonundan, en iyi göründüğü durumu arayarak, binanın özelliklerini açığa çıkaracak ve fotoğrafa ilgiyi artıracak, en iyi görünümleri elde etmeye çalışır. Ancak, salt iyi bir bakış açısı bulmuş olmak, iyi bir sonuç için yetmez. Binanın maruz kaldığı ışık koşulları, mimari fotoğrafı karmaşık yapan diğer bir etken. Binayı çevreleyen komşu binalar çok yakın ya da uzunsa, görüntülenecek olanın üzerine düşürdükleri gölgeler çekimi güçleştirirler. Bu yüzden fotoğrafçı, çekim yapmadan önce iyi bir bakış açısı aramanın yanı sıra, binanın değişen ışık ve hava koşullarıyla nasıl aydınlandığını; yani doğru ışığı, doğru bakış açısını, doğru zamanı yakalamak için, binanın değişen koşullarla nasıl bir değişim gösterdiğini, uzun uzun inceler. Sabah ya da akşamüstü güneşi, yüksek bir binanın bir cephesini eşit bir şekilde aydınlatıyorsa, bu şansı kaçırmaz. Binanın ön cephesinde bulunan sütun vb. süslemelerin rölyef etkisini açığa çıkarmak için, yandan eğimli gelen ışık koşullarını bekler. Dış cephesi cam ya da aynalı cam kaplı binalardan, binanın yansıtıcı yüzeyinin gölgede olduğu zamanlarda oluşan yansımalar oldukça ilginç görünümler oluşturur.
 
Yarı bulutlu, sisli ya da puslu günlerdeki eşit dağılımlı yaygın ışık, yansıtıcı yüzeyleri olmayan binaların görüntülenmesi için daha uygun. Böyle bir hava koşulunda, kontrast azalırken ayrıntılar açığa çıkar. Yüksek gökdelenlerin gökyüzüyle aşırı kontrast oluşturmasına neden olan çok parlak, güneşli bir günün ışık koşullarıyla, dışarıda yapılan mimari fotoğraf çekimleri için öğle saatinde gün ışığının yarattığı ışık koşulları, sonuçları olumsuz etkiler.
 
 

 

Mimari fotoğrafta görüntü düzenleme
Mimari fotoğrafta görüntü düzenleme ayrı bir özen gerektirir. Bir binanın kareyi tümüyle doldurması en yaygın yaklaşım. Bu yaklaşımın dışında görünüşü ilginç hale getirecek, değişik denemeler de yapılabilir. Mimari fotoğraflarda çizgiler ve simetri baskın olur. Mimari yapının dekoratif ve yapısal ayrıntıların çok olduğu yerlerde, yakın plan çekimler yapılabilir.

Doğrusallık sorunu
Mimari fotoğrafta, geniş açıyla ya da uzaktan teleobjektife yapılan çekimlerin ana sorunu, fotoğrafta doğruların bozulması biçiminde karşımıza çıkar. çekim sırasında, makinenin aşağı ya da yukarı yönde her türlü hareketi, görüntüdeki doğruların eğrilerek, bir noktada birleşmesine, birleşiyormuş gibi görünmesine ya da bir yönde kaymasına neden olur. Ancak iki boyutta, bu durum göze pek olağandışı görünmez. Bir binanın doğrusal tüm değerlerinin, her zaman paralel görünmesi gerektiğine ilişkin bir estetik kural yok; ama aynı binanın doğruları bozulmamış bir fotoğrafı, estetik değer taşımayan bozulmaları içerenden daha iyi bir izlenim bırakır. Bazen de çok geniş açıyla çekilmiş bir fotoğraftaki doğruların abartılı biçimde bir noktada buluşması, planlı estetik bir seçim etkisi bırakırken, daha az eğilmiş doğrular çekim hatası izlenimi bırakır. Uzaktan, tele objektifle yapılan bir çekimde, makinenin aşağı yukarı yönde hareketiyle oluşan doğru bozulmaları da, itibar görmez. Doğrulara ilişkin bu sorunu aşmanın bir kaç yöntemi var:

çevre koşulları olanak veriyorsa en basit yöntem, makineyi binanın yarı yüksekliğindeki bir yere yerleştirdikten sonra, binanın tepesini de içine alacak biçimde yatay bir kareleme yaparak çekim yapmak. Komşu bir binanın balkonu ya da penceresi böyle bir yöntemin uygulanmasını sağlayabilir. Doğrulardaki bozulmayı düzeltmenin geleneksel yolu, ya objektifi ya da filmi geriye kaydırmak. Bunun için, bozulmaları giderici, büyük format bir makine ya da 35mm SLR”lar için bozulmaları giderici kayan objektif kullanmak yeterli. Her iki durumda da makine, yatay konuma ayarlanır. Kare içindeki görüntüde, doğrular düzelinceye kadar objektif kaydırılır. Büyük format makine kullanıldığındaysa, film, üst kısmından aşağı, geriye doğru kaydırılır. Her iki durumda da aynı sonuç elde edilir.
 

 

 

İç mekanlar
İç mekanlar, ışık koşulları ve uygun bir bakış açısı bulmak yönünden, dış ortamlara göre daha zor ve kısıtlayıcı olurlar. İç mekanın, çıplak gözle görünüşüyle fotoğraftaki görünüşü arasında belirgin farklar olabilir. İç mekanın ışık koşullarını değerlendirmek özel bir dikkat ister. çoğu iç mekan, pencere ya da kapıdan gelen ve farklı mevsimlerde, farklı hava koşullarında, gün boyunca değişen doğal ışıkla aydınlanır. İç mekanlarda gün ışığıyla ya da salt yapay aydınlatmayla çekim yapılabilir; ancak her iki durumda da, kontrast yüksek olur. Makinenin çekim açısını değiştirmek ya da dereceli nötral filtre kullanmak, bu tür sorunların çözülmesini sağlayarak, kontrast dengesini bir ölçüde düzeltebilir. Konrast dengesini düzeltmek için ek aydınlatma yapılıyorsa, derecesini özenle ayarlamak gerekir; aşırı aydınlanma iç mekanın atmosferik özelliklerine zarar verebilir. İç mekan çekimlerinde, gün ışığıyla yapay aydınlatma birarada kullanılabilir, ama renk sıcaklığının nasıl değişeceğine dikkat etmek gerekir. Böyle bir durumda, renkli bir günışığı film tercih edilmişse, 30 magenta filtre kullanmak renk dengesini düzeltebilir. Renkli fotoğrafta az ışıklılık sorunlarından kaçınmak için, tungsten filmleri kullanmak iyi bir seçim olur; 85B filtre, tungsten filmi günışığına dengeler. İç mekan çekimlerinde tripod kullanmak her zaman yarar sağlar; özellikle, kısık diyaframlarda yapılan çekimlerde kullanılırsa, alan derinliğini artırıcı bir etki yapar.
 

Düşük ışık koşullarında dış mimari çekim

Dış mimari çekimlerde, temel olarak gün ışığından yararlanmak zorunludur. Ancak düşük ışık koşullarında, yani akşam ve gece saatlerinde yapılan çekimlerde, doğal ışık yapının yeterince aydınlanmasını sağlamaz. Güneş battıktan hemen sonra oluşan ve 15-20 dakika kadar süren “mavi karanlık” çekim yapmak için en uygun zaman dilimidir. Ama çok kısa sürdüğü için elimizi çabuk tutmamız ve önceden hazırlık yapmamız gerekir. Mavi karanlığın uygun olmasının sebebi, yapının ya da yapıların fonunda mavi tonda güzel bir gökyüzü kullanabilmemizden kaynaklanır. Mavi karanlığı kaçırdığımızda ise, yapının fonu karanlık kalacak ve belirginlik çok azalacaktır.
Bu ışık koşullarında, tripod kullanarak uzun sure pozlama yapmak tek çaredir, ama bu da tek başına yeterli olmayabilir. çünkü akşam/gece çekimlerinde doğal ışık yapıların ancak siluet olarak görülebilmelerini sağlar. Oysa yapının diğer özelliklerinin de algılanabilir olması gerekir. Bu yüzden dış yüzeyleri yapay ışık kaynaklarıyla aydınlatılan yapıların fotoğraflanması daha uygundur. Anıtlar, kuleler, saraylar, camiler, kaleler gibi geceleri aydınlatılan yapıları tercih etmek gerekir.
 
Mimari fotoğraf, fotoğrafın diğer alanlarına göre daha az kişisel yorum yapma olanağı verir; doğal olarak, kişisel üslupların algılanabilirliğini azaltır. Bakış açısı ve ışıktaki belirli sınırlamalardan ayrı, mimarinin kendine özgü yaratıcı girdileri öylesine baskındır ki, görüntüye uygulanan yaklaşımı açığa vurmaz. Belirgin bir ustalık gerektiren mimari fotoğraf, yaratıcı olmaktan çok, tanımlayıcı olma özelliği taşır. Bu nedenle, çoğu profesyonel fotoğrafçının, mimari fotoğrafın üstesinden gelirken, büyük format makine ve film kullanması sürpriz sayılmaz.
*Kaynak: Serpil Yıldız, Emre İkizler.
Exit mobile version