Manzara Fotoğrafçılığı

Yazı: Özgür Semerci

Etrafımıza baktığımızda birçoğumuz güzel manzaraları yakından görebileceğimiz yerlerde yaşıyoruz. Ayrıca internette, seyahat broşürlerinde, kartpostallarda dünyanın dört bir köşesinden daha önce hiç görmediğimiz yerlerin ihtişamını hissedebiliyoruz.

İnsanlar evrimsel olarak doğal çevreye ayrılmaz bir şekilde bağlıdır. İnsan ve manzara arasındaki etkileşimin insanın duygusal ve genel sağlığına olan olumlu etkileri geçmişten bu yana bilinmektedir. Parkta yürüyüş yapmanın, sahil kenarında dolaşmanın hatta bir manzara fotoğrafına bakmanın bile konsantrasyonu artırıp stresi azaltmak gibi birçok psikolojik fayda sağlayabileceğine inanılıyor. Elbette bizler de çoğunlukla balkonundan ya da terasından güzel yerlere bakan evleri tercih etmeye çalışıp, görsel güzelliğiyle meşhur yerlere tatil planları yapıyoruz. Stresli olduğumuzda manzaraya karşı içilen bir kahvenin iyi hissettirdiğini düşünüyoruz. Biraz da güzelliğin doğası gereği böyle bir temas ruh sağlığını iyileştirip zihni hayata daha pozitif bir bakış açısı ve mutluluk hissiyle dolduruyor.

Manzara, fotoğrafın çok öncesinde, sanatçıları ve onların yaptıkları resimlerle diğer insanları büyülemiştir. Görkemli manzaralar ressamlar için mükemmel konulardan biriydi ve 18. Yüzyılın sonlarında gelişmeye başladı. Öncesinde manzaralar yapılan resmin ana objesi örneğin bir portre için bir fon olarak kullanılıyordu. Sonrasında yalın haliyle de ressamları etkilemeye başladı. Manzara fotoğrafçılığı ilk yıllarında manzara resimlerini taklit etti. 19. Yüzyılda Amerika kıtasının keşfiyle, yeni keşfedilen bu toprakları belgeleme amacıyla ön plana çıkmaya başladı ve büyük bir ilham kaynağı oldu.

 

Günümüzde herhangi birine manzara nedir diye soracak olursak, eminim ki herkesin bu soruya kendine göre verilecek bir cevabı olacaktır. Aynı şekilde manzara fotoğrafçılığının ne olduğu da kişisel yorumlara açıktır. Manzara fotoğrafını oluşturan şeyin insanın gözüyle görebildiği doğa ve çevre unsurlarını içeren bir görünüş olarak ifade etmeye çalışmak doğru bakış açılarından biri olabilir. Ayrıca insan etkisinin olmadığı yani insanlar tarafından yapılan şeyleri içermemesi gerektiğini öne süren fikirler de vardır. Belki de yoruma açık olmasının sebeplerinden biri de günümüzde artık böyle yerleri bulmanın oldukça zor olmasıdır. En ücra yerlerde bile yollar ve elektrik tellerine rastlama şansımız var. Artık rastladığımız manzara fotoğraflarının pek çoğunda bir tekne veya bir ev kolaylıkla gözümüze çarpabilir.

Diğer fotoğraf dallarının aksine manzara fotoğrafçılığında sadece güneşin doğal ışığını kullanırız. Dolayısıyla gitmek istediğimiz yerde mevcut olan ışığı değiştirme imkanı yoktur. Işığın niteliklerini anlamak, en iyi ne zaman olduğunu bilmek, gereken durumlarda var olan ışığı doğru kullanabilmek manzara fotoğrafçılığının anahtarıdır. Işık renk doygunluğunu, gölgelerin konumunu, derinliğini ve kontrast seviyesini belirler.

Hava durumu ışığı değiştirdiği için çekimler üzerinde büyük bir etkiye sahiptir ve bizim üzerinde hiçbir kontrolümüz yoktur. Akşam ve sabahın erken saatleri manzara fotoğrafları için muhtemelen en iyi ışığı bulabileceğimiz zamanlardır. Elbette dışarı çıkmadan önce çekimi planlamak ve koşullara uyum sağlamak için hazırlıklı olmak gerekir. Ama seyahatler gibi istediğimiz ışığı bekleyemediğimiz durumlarda öğlen güneşi, bulutlu, sisli bir gökyüzü gibi durumlarla yüzleşmek zorunda kalabiliriz. Çoğu insan kötü hava koşullarında manzara fotoğrafı çekme ihtimalini pek düşünmez ancak en sıkıntılı havalarda bile harika görüntüler elde edebilmek mümkündür. Aslında bu duruma kötü hava koşulları yerine farklı ışık türleri olarak bakmak daha yerinde olacaktır.

Birçok durumda güneşin gökyüzünde parladığı manzaraların fotoğrafları da çok güzel olabilir. Güneşin arkadan gelmesi ön ve yan planda ilginç gölgeler ve etkiler oluşturabilir. Bunun için objelerin ve fotoğraf makinesinin güneşe göre nasıl konumlandığını hesaba katmak gerekir. Doğrudan güneşe doğru çekim yapmak, aşırı parlak noktalar veya tamamen karanlık gölgeler gibi sorunlara neden olabilir.

Çekimlerde filtre kullanmak da birçok konuda yardımcı olabilir. Objektifin önüne takabileceğimiz çeşitli filtreleri yansımayı azaltmak, gökyüzünü daha mavi ve günbatımını daha renkli bir hale getirebilmek için kullanabiliriz. Fiziksel olarak manzaranın yakınında olduğumuzda derinlik ve ölçek algısı çok açık bir şekilde görünür. Fakat tüm bunları fotoğraf karesinde yansıtmaya çalıştığımızda, orada olduğumuzda hissettiğimiz duyguları tam olarak ifade edemeyebiliriz. Objektifler teknik anlamda manzaradaki mesafe ve derinlik algısını görüntüye taşımak için çok önemlidir.

Her objektifin kendine göre dünyayı görme şekli vardır ve fotoğrafın oluşma şeklini değiştirirler. Objektif seçimi ve doğru kullanımı çok önemlidir. Hedefimizi belirlemek ve her türlü değişkeni göz önünde bulundurarak odak uzunluğuna karar vermemiz yapmamız gereken ilk şeydir.

Manzara çekimlerinde geniş görüş açısı yakalayabilmek yaratıcı seçeneklerimizi de büyük ölçüde genişletir. Ön plandaki objelerin boyutunu, etkisini artırabilmek ve gökyüzünü dramatize edebilmek için çoğunlukla geniş açılı objektifler tercih edilir. Fotoğrafçıya daha yakın objelerin, uzaktakilere oranla daha büyük olarak görünmesi etkileyici kompozisyonlar oluşturur. Ön plan içeren kompozisyonlar için mükemmeldir ve abartılı perspektifler oluşturmaya olanak tanır. Ayrıca ufuk çizgisinin olduğundan daha uzak görünmesini sağlayarak derinliği artırır ve ön plan ile arka plan arasında iyi bir denge oluşturabilir.

Telefoto lensler daha dar bir görüş açısı sağlayarak istenmeyen unsurları izole edebilir. Tüm manzara yerine manzaranın bir bölümüne odaklanmak daha sade bir fotoğraf oluşmasına ve gereksiz olan dikkat dağıtıcı detayları elememize izin verir. Böylece en ilgi çekici ve güzel bölümü seçip fotoğraflayabiliriz. Ayrıca manzaradaki objeleri sıkıştırarak mesafe hissini azaltabilir. Hem uzak hem de yakın objelerin boyut olarak birbirlerine yakın görünmelerine yardımcı olur. Örneğin bu uzaktaki bir evi, gökyüzündeki ayı görüntünün içine daha fazla dahil etmek istediğimizde oldukça işe yarayacaktır.

Az ışıklı ortamlarda düşük enstantane ile çekim yaparken fotoğrafların bulanık çıkmaması için tripod kullanarak fotoğraf makinesini sabitlemek en iyi çözümdür. Ayrıca telefoto objektifler harekete çok hassas oldukları için de tripod ile sabit durmasını sağlamak gerekir.

Manzara fotoğrafçılığında kompozisyon ve kadraj oldukça önemlidir. İyi bir kompozisyonla ölçek ve derinlik hissi artırılabilir. Örneğin arka plandaki büyük ögeler fotoğrafa derinlik duygusunu taşır. Bir objeyi ön plana yerleştirdiğimizde izleyicinin bakmaya nereden başlayacağını bilmesine yardımcı olur. Çizgiler fotoğrafa dinamizm getirerek izleyiciyi fotoğrafın içinde dolaşmaya davet ederler. Sadece bakış açısını ve durduğumuz yeri değiştirmek bile fotoğrafı çarpıcı bir hale getirebilir.

Manzara fotoğrafları aslında belirli bir yerde çektiğimiz fotoğraftan daha fazlasıdır. Özünde dış mekanın ruhunu ve orada olma duygusunu hissettiren görüntüler yakalamaktır. Fotoğrafçının fikirlerini ve duygularını temsil eder. Sadece çevrenin güzelliği değil kişinin bakış açısı ile gördüğünü tasvir etmesidir. Fotoğrafçıların kendi çevreleriyle olan kişisel ilişkilerini keşfetmeleri için önemli bir yoldur.


 

Exit mobile version