Fotoğrafta Işıkla Boyama Tekniği Nedir, Nasıl Yapılır? Günümüzde fotoğrafçılar her gün yaratıcı fikirler bulmaya çalışarak, yeni şeyler deneyerek izleyiciyi daha fazla etkilemek istiyorlar. Ortaya çıkan sonuçlardan fotoğrafın bir zamanlar çok hızlı, uzak ya da küçük olan şeyleri görünür kılarak etrafımızdaki dünyayı inceleme yeteneğimizi ne kadar değiştirdiğini net olarak görebiliyoruz.
İnceleme ve merak söz konusu olduğunda, geçmişte ilk çekimleri bilim adına yapılan ama etkisi sadece bilime değil fotoğrafın gelişimine de olan fotoğraf tekniklerinden birisi ışıkla boyama tekniğidir.
Işıkla Boyama Tekniği Nedir?
Işıkla boyama çok sade bir ifadeyle karanlıkta uzun pozlanarak çekilen bir fotoğrafın üzerine herhangi bir ışık kaynağıyla çizim yapmaktır.
Aslında son yıllarda epey dikkat çeken bu tekniğin başlangıcı çok eskilere dayanır. İlk kayda geçen ışıkla boyama fotoğrafının Étienne-Jules Marey ve Georges Demeny tarafından 1889 yılında çekildiği düşünülmektedir. Bir fizyolog olan Marey ve onun asistanı olan Demeny insanların ve hayvanların hareketlerini inceleyebilmek için farklı fotoğraf teknikleri üzerinde çalışıyorlardı.
Bir hastaya siyah bir tulum giydirip, eklem yerlerine akkor ampüller bağlayarak karanlık bir ortamda yürüttüler. Böylece ilk ışıkla boyama fotoğrafı “önden görülen patolojik yürüyüş” çekilmiş oldu. Marey’in fotoğrafları, eserlerinde dinamik hareketler uyandırmaya çalışan Füturist ressamları da oldukça etkiledi.
İlk fotoğraf sanatla ilişkili olmasa da ışıkla boyamayı sanat dünyasına taşıyan Man Ray oldu. Yenilikçi ve deneysel tarzıyla tanınan bir fotoğrafçı olan Man Ray, 1935’te otoportresi için çalışmaya başladı. Fotoğraf makinasının pozlama süresini uzun tutarak, küçük bir kalem ışıkla havaya çizgiler ve girdaplar çizdi. Uzay yazısı adını verdiği oldukça ilgi çeken bir fotoğraf serisi oluşturdu.
1949 yılında ünlü ressam Pablo Picasso LİFE dergisi için çalışan Gjon Mili ile tanıştı. Yenilikçi bir fotoğrafçı olan Mili, patenlerine minik ışıklar takılmış karanlıkta hareket eden artistik patinajcıların kendi çekmiş olduğu fotoğraflarını gösterdi. Fotoğraftan etkilenen Picasso, kendisinin Yunan figürlerini, boğa ve kendi imzasını çizerken fotoğraflandığı bir çekim tasarladı ve Mili’ye beş seans poz verdi. Picasso’nun “ışık çizimleri” olarak bilinen bu fotoğraf serisi, karanlık bir odada iki ayrı fotoğraf makinesi ve elektrikli küçük bir ışıkla çekildi.
Günümüzde ışıkla boyama tekniği fotoğraf makinalarının gelişmesiyle beraber, artık kendi başına bir sanat olma yolundadır ve çok fazla ilgilenen fotoğrafçı vardır.
Işığın Kaynağının Arkasında Hayal Gücü Vardır
Işıkla boyama özünde uzun pozlama tekniğidir. Tüm mesele ışık kaynakları ile istenilen sonucu alabilmek için çekim süresini uzatmaktır. Işık kaynağının hareketinin arkasındaysa fotoğrafçı ve tasarımı yapan hayal gücü vardır.
Her şeyden önce tekniği anlayabilmek için fotoğraf makinasının çalışma sistemini iyi anlamak ve ayarları manuel olarak yapmak gerekir. Işıkla boyama makinanın manuel modlarını keşfetmenin ve öğrenmenin eğlenceli yollarından biridir. Fotoğrafçılığın tamamen ışıkla ve ışığın sensöre nasıl girdiğiyle ilgili olduğunun anlaşılmasına yardımcı olur.
Enstantane hızı uzun süre pozlamaya izin verecek şekilde ayarlandığında, fotoğraf makinası sensör üzerine ayarlanan zaman süresince ışığın düşmesine izin verir. Eğer içeri giren ışık hareket halindeyse ardında ışık izleri bırakarak hareket duygusu oluşturur.
Makinanın pozlama süresini 30 saniye, diyaframı f/8 ile f/22 arasında ayarlayabiliriz. Bu diyafram ayarları görüntünün keskin olmasını ve sensöre daha az ışık girmesine de yardımcı olur. Genelde fotoğraf makinalarında pozlama süresi 30 sn ile sınırlı olduğu için Bulb modu en iyi tercih olacaktır. Shutter moduyla aynı özellikleri taşısa da Bulb modu ile 30 saniyenin çok daha ötesine geçilebilir. Bulb modunu kullanırken çekim birkaç dakikayı aştığı zaman, görüntü kalitesinin bozulma riski artar ve fotoğraf makinasının sensörü ısınabilir.
Elbette fazla grenli olmayan iyi bir görüntü kalitesi için ISO’yu mümkün olduğunca en düşük değere ayarlamak en iyisidir.
Yapılması gereken en önemli şeylerden birisi de uzun pozlama yapacak olan makinanın hareket etmemesi için bir tripoda yerleştirmektir. Deklanşöre basıldığında oluşabilecek mikro titreşimler bile fotoğrafların bulanık olmasına yol açabilir. Bunu önlemek için de kablo deklanşör, uzaktan kumanda ya da otomatik zamanlayıcıyı kullanabiliriz.
Netleme Otomatik ya da Elle Olabilir
Düşük ışık koşullarında fotoğraf makinası netleme yapmakta zorlanacaktır. Bu nedenle otomatik olarak netlemeyi yaptıktan sonra, otomatik netleme kapatılabilir, ya da elle yapılabilir.
Tüm bu hazırlıklar, mümkün olduğunca karanlık olması gereken bir ortam içindir. Başlarken en önemli şey anlatacak hikaye ve oluşturulacak kompozisyona uygun olacak şekilde çekim yapılacak yeri ve kullanılacak ışık kaynaklarını ayarlamaktır. Mümkün olduğunca en karanlık yeri seçmek ışığın hareketini ve etkilerini yakalamayı sağlayarak tekniğin etkisini daha güçlü hale getirir.
Kompozisyonda hikayenin ana objesini ön plana çıkarmak için farklı yollar denenebilir. Objeyi bir el feneriyle aydınlatabilir ya da lazerle çerçevesini belirginleştirerek ön plana çıkarabiliriz. Buradaki ana fikir bir nesneyi karanlık bir ortama yerleştirip onu ışıkla boyamaktır. Bir obje ne kadar uzun süre aydınlatılırsa fotoğraf karesinde o kadar görünür olacaktır. Fotoğraf karesinin içerisinde havaya çizimler yaparak sadece yapılan çizimi ön planda tutabiliriz. Bu şekilde yapılan çizim kompozisyonun öznesi olur.
Bazen az da olsa ortam ışığına sahip, arka planın fotoğrafta görünmesine izin verecek yerlerde çekim yapmak çok daha ilginç ve eğlenceli görüntüler elde edilmesine imkan verebilir. Geceleyin orman, deniz kenarı gibi manzaralı ya da farklı objelerin bulunduğu yerler değerlendirilebilir. Burada yaratıcılık ve elbette anlatılmak istenen hikaye devreye girecektir.
Hangi Araçlar Kullanılmalıdır?
Farklı ışık kaynakları sayesinde büyüleyici görüntüler oluşturulabilir. El fenerinden, led ışıklara, parlayan ışık çubukları, lazerler, mumlar, renkli lambalar gibi birçok şey sayabiliriz. Yangın tehlikesi olmaması şartıyla çelik yünü kullanmak tam bir görsel şenlik oluşturur.
Çekimlerde fazla görünür olmamak ve bulanıklık oluşturan bir görüntü yaratmak istenmiyorsa ışığı yansıtmayacak koyu giysiler giymek iyi olacaktır. Eğer çelik yününü yakarak ile bir çalışma yapılmak isteniyorsa eski giysiler, şapka ve gözleri korumak için gözlük kullanmak sonradan üzüntü yaşamamak için gerekli güvenlik önlemleri olacaktır.
Hangi fotoğraf tekniğini çalışırsak çalışalım, ilk denemelerde istediğimiz görüntüyü elde etmek zordur. Her seferinde sabırla istenileni elde edebilmek için tekrar denemek gerekir. Özellikle yardımcı olan bir ekiple her şey daha kolay ve çok eğlenceli olacaktır.
Bu sayıda ekip olarak birçok kez beraber çalıştığımız arkadaşım Murat Tahiroğlu’nun fotoğraflarını paylaşmak istiyorum.
Yazı: Özgür Semerci
Fotoğraflar: Murat Tahiroğlu
Yorum Yap