Çok farkında olmasak da etrafımızı çevreleyen dünya çizgilerle doludur ve tüm bu çizgiler bir şekilde bizleri etkiler. Çevreyi analiz edebilmek ve anlam kazandırabilmek için de çizgileri kullanırız. Çünkü çizgiler insanları duygusal açıdan etkileyerek hem gerçek hem de mecazi olarak bir noktaya ulaşmasını sağlar. Bilinçli bir şekilde olmasa da insanlar çizgiler aracılığıyla duygularını ifade edebilirler.
Herhangi bir fotoğrafa göz attığımızda orada fotoğrafı çeken kişinin anlatmaya çalıştığı bir hikaye vardır ve bazı duyguları izleyiciye aktarmak ister. Fotoğraftaki çizgiler fotoğrafçının aktarmaya çalıştığı duygular hakkında önemli ipuçları verir. Onun dünyasını anlamak için yapabileceğimiz en güzel şey çizgileri takip etmektir.
Çizgiler İnsanları Nasıl Etkiler?
Neden bir fotoğrafa uzun uzun bakıp bir diğerine şöyle bir bakarak geçiştirdiğimizin cevaplarından biri de kuşkusuz çizgilerde saklıdır. Çünkü tasarladığımız fotoğrafın her yerinde çizgiler vardır. İnsan gözü görürken çizgileri takip eder ve bu yüzden çizgiler fotoğraf içerisinde göze bir yol açma eğilimindedirler. Etkili bir biçimde kullanıldığında çizgiler, farkına varmadan fotoğrafın üzerinde takip edilerek fotoğrafa anlam katar.
Çizgiler bir yol, bir ağacın dalları gibi gerçek formlarda olabilirler. Ayrıca çizgisel etki yapan, görünmese de gözümüzün tamamladığı çizgiler de vardır. Gözümüz noktaların o yöndeki hareketinin oluşturduğu çizgiyi tamamlar. Göz, görünmeyen ama algıladığı bu çizgileri de takip eder. Işık tonları ve zıt renklerin yan yana kullanılmasıyla da fotoğrafta çizgisel bir etki oluşabilir. Tüm bu çizgilerin ifade kapasiteleri vardır ve şekilleri, yönü, birbirleriyle olan konumları bizleri farklı şekillerde etkiler.
Görüş çerçevemiz yatay olduğundan dolayı göz en kolay taramayı yanlamasına yapar. Yatay çizgilerin kompozisyonların genel hatlarını oluşturmaları da bu yüzdendir. Doğa fotoğraflarında en fazla görülen yatay çizgi ufuk çizgisidir ve durağan bir etki yaratır. Boş alanlar, yüksekliklerin üst sınırları, nehirler ve deniz manzaraları da yatay çizgiler oluşturur. İnsan gözünün fotoğraf karesinde yatay bir çizgiyi gördüğünde içgüdüsel olarak takip etmesinden dolayı yönlendirme ve vurgu oluşturma açısından oldukça önemlidir.
Yatay çizgiler fotoğrafçılıkta eşsiz bir görsel güce sahiptir. Genellikle istikrar ve dinlenme duygusunu uyandırırlar. Görüntüye durağanlık katsa da kompozisyona denge ve huzur duygusu kazandırarak rahatlama ve sakinleştirici bir ruh hali yaratır. Ayrıca fotoğraftaki yatay çizgilerin çerçevenin üst ve alt kenarlarıyla çok iyi bir şekilde hizalandığından emin olmak gerekir.
Bir fotoğrafta dikey çizgiler genel olarak ağaçlar, ayakta duran insanlar, binalar veya diğer mimari unsurlar olarak karşımıza çıkarlar. Upuzun dimdik duran bir ağacı, bir gökdeleni ya da bir bayrak direğini gördüğümüzde büyüme, yükseliş, hakimiyet, güç, bütünlük, sağlamlık, egemenlik gibi önemli duygularla bağdaştırırız. Yönü ile yerçekiminin gücünü de hissettiren dikey çizgiler yukarıya yükselirken ona başkaldıran gücü hissettirir. Bu nedenle dikey çizgiler fotoğrafta en güçlü hatlardır. Bir şeyin dik ve dik durması için güç gerekir. İnsanlar da emin ve kontrollü görünmek için dik durur. O halde fotoğraftaki dikey çizgilerin bizde de aynı duyguları yaratması mantıklıdır. Dikey çizgiler birbiri ardına tekrarlanırsa fotoğrafa ritim verir ve dinamizmi artırabilir.
Fotoğraf karesindeki yatay bir çizginin dikey bir çizgiyle kesişmesi izleyicinin gözünün duraksamasına neden olur. Bu noktalarda gerilim oluşur dolayısıyla ilgi artar. Anlatımımızda ön plana çıkarmak istediğimiz ana objeyi, bu gerilim noktalarına yerleştirirsek fotoğrafın kendi anlatım dilini konuşmaya başlamış oluruz.
Altın oran noktaları da fotoğrafın üçte birlik bölümlerinin yatay ve dikey çizgilerinin kesiştiği noktalardır. Özneleri bu noktalara yerleştirmek ilgiyi yönlendirmek için kullanılan en doğru yöntemdir. İzleyicinin gözü fotoğrafta gezmeye başlarken ilk o noktalara gider ve bu oranlara sahip olan fotoğraflar onlara bakan kişilere nedenini bilmeseler de diğerler görüntülerden daha hoş ve anlamlı gelir.
Çapraz çizgileri kullanmak hareket ve yön anlatmak için harika bir yoldur. Doğal dünyaya baktığımızda da dik durmayıp çapraz olarak yere yönelmiş bir direğin düşeceğini kolaylıkla varsayabiliriz. Bu çizgileri hareketle bağdaştırmanın mantığı biraz da budur. Çapraz çizgiler izleyicinin bakışını tüm görüntü boyunca yönlendirerek hareket hissini aktarırlar. Derinlik ve perspektif yaratabilir ve heyecan duygusu uyandırabilir.
Kıvrılan ve bükülen çizgiler gözü çok yormazlar ve fotoğraf karesinde farklı bir ilgi uyandırırlar. Doğayla ilişkilendirilen bu çizgiler göze tanıdık gelerek bir rahatlama sağlar. Gözün tüm fotoğrafta gezinebilmesi ve arzulanan her şeyin görülebilmesi için kılavuzluk ederler. Acele etmeyin yavaş olun diye fısıldadıklarını bile düşünebiliriz. Yönüne bağlı olarak melankolik ve umut verici duygulanımlar da yaratırlar. Bu çizgilerin eğrilikleri arttıkça hareket duygusu da beraberinde gelir.
Çizgilerin genişliği bile ifadeyi etkileyebilir. Kalın çizgiler kompozisyona güç ve asalet kazandırıp saygıyı temsil eder. Bununla beraber kalın çizgilerin beraberce çok fazla kullanılması çok bunaltıcı ve kasvetli bir anlatım oluşturabilir. Öbür türlü ince çizgiler kırılganlık hissi verirler ve rahatsız etmeden gözü yönlendirmekte oldukça başarılıdır. Korunmasız hissettirebilir, rahatlık ve huzur duygusu yaratırlar. En iyisi kompozisyonu farklı çizgi ağırlıklarıyla dengelemektir.
Gözümüze kılavuzluk ederek bizleri ana ögeye götüren çizgiler çerçevenin herhangi bir yerinden başlayabilirler. Sadece neyi ön plana çıkarmak istediğimizi düşünüp planlamamız gerekmektedir. Bunun için farklı açı ve perspektiflerden bakarak konuya odaklanmalı, gözlerimizi test etmeli, bir adım geriye giderek tüm kareye karşıdan tekrar bir bakmalıyız. Böylece bir görüntüyü daha ilgi çekici bir hale getirebilir her şeyden önemlisi anlatmak istediklerimizi çok daha iyi vurgulayabiliriz.
Sadece bir çizginin izleyicinin algısını ne kadar etkileyebildiğini gördükten sonra, çizgilerin sessiz bir gücü olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Artık kendimiz hikaye anlatırken ve başkalarının aktarmaya çalıştığı duyguları anlamaya çalışırken çizgileri rahatlıkla takip edebiliriz.
Yazı: Özgür Semerci
Yorum Yap