Portre fotoğrafçılığı, sadece bir insan yüzünü kareye almaktan çok daha fazlasıdır. Sadece bir yüzü değil, bir ruhu yakalama sanatıdır. İfadenin, ışığın ve kompozisyonun uyum içinde olmasıyla bir hikâye anlatır, bir duygu yakalar.
Fotoğraf sanatçısı Muammer Yanmaz, 40 yıllık deneyimiyle portre çekimlerinde en iyi sonucu elde etmek için kullanıldığı teknikleri, kısaca kendi sanatının inceliklerini anlatıyor. İşte onun ifadeleriyle portre fotoğrafçılık…
Başlarken…
16 yaşında fotoğrafçı olmaya karar verdiğimde en önemli motivasyonum portre fotoğrafçılığıydı. Bana göre bir insana verilecek en değerli hediye çekilmiş güzel bir portresiydi. İnanmıyorum, hayatımda çekilmiş en güzel fotoğrafım bu, bana söylenmiş en güzel iltifatlardan birisidir. İçe kapanık bir yapım olması benim avantajım oldu.
İnsanları gözlemleme konusunda iyiydim ve sabırlıydım. İyi ki yolumdan yürüdüm, iyi ki ailem, çevrem destek oldu bana, sen bildik yoldan mühendis, iktisat oku, fotoğrafı yine hobi olarak yaparsın baskısını hissetmedim. Öyle bir tutkuydu ki, bu sene fotoğrafta 40. yılım. 40 kere daha dünyaya gelsem yine fotoğrafçı olurdum, öylesine çok sevdim.
Işık
Işık büyülü bir şey. Her an değişebilir. Yüz, boyut olarak küçük ama fotoğrafta en önemli bölgelerdendir. Işığın yüzdeki etkisi sonuca yansır.
Klasik Rembrand ışığı tabi ki keyiflidir, ama yandan ışığı da çok severim. Sokakta yürürken eski yüksek girişli bina ilginizi çeker, içeriye girdiğinizde apartman boşluğunun yandan koridora verdiği ışık ne yüce bir ışıktır.
Oradaki yüzü ışığa doğru yönlendirirsiniz, yüzde ne kadar alan loş kalsın ne kadar aydınlık. Ben genelde 1/3 karanlık severim. Etiyopya’dayız, yerliler dans ediyorlar. Öğle ışığı çok sert, hiç zorlamayın etkili bir portre çekemezsiniz. Barakaları var hemen yanda. Hafif içeriye girmelerini rica edin, sert ışıktan kurtarın, yerden yansıyan temiz ışık zaten yüzü dolduracaktır.
Evin arka tarafı daha koyu olduğundan sanki stüdyoda çekmiş etkisi yaratacaksınız. Hele bir de 70-200mm gibi bir lensiniz var ise, bütün taşlar yerine oturacaktır. Sahnede performans sırasında sanatçının portresini çekerken en sevdiğim anlardan birisi ışık değişimleridir. Ön takip ışığı söner arka ışık baskın olur. İşte en yaratıcı anlar.
Motivasyon
Bazen kendime soruyorum, bu kadar zaman sıkılmadım, hep aynı heyecan ile nasıl yeni fotoğraflar yaratma peşindeyim. Sanırım cevabı, fotoğrafçılığın büyük bir oyun alanı olmasıdır. Fotoğraf makineleri, çekim teknikleri, paylaşımlar, sergiler, sohbetler.
Ama şunu biliyorum ki portre fotoğrafçısı olmasam fotoğrafın odağında kalmakta zorlanırdım. Herhangi bir iş gibi gelebilirdi aslında yine hayatımı kazandığım alan. Öylesine zevk alıyorum ki portre çekmekten, şunu sıkça söylemişimdir; hem fotoğraf çekmem için izin veriyorlar hem de üstüne para kazanıyorum. Ne mutlu fotoğrafçıya.
İstikrar
Hangi alanda olursanız olun devamlılık çok değerlidir. Bazen kendinizi başarısız da hissedebilirsiniz, ama yoldan çıkmadan istikrarlı bir şekilde devam etmek sonuçta başarıyı getirecektir. Evrendeki enerji size destek olacaktır. Fotoğrafçıya ben bir branşını öne çıkartmasını, lokomotif yapmasını öneriyorum. Mesela benim için portre ana branşımsa, moda fotoğrafçılığı, ürün fotoğrafçılığı vs vagonlardır.
Porfolyonuz daha anlamlı olur, zaman içerisinde geçmişiniz size destek olur. Uzmanlaşmamak fotoğrafçıların kariyerlerinde yaptıkları bir eksiktir. Yine bir alanı belirlerken size uygun, sevdiğiniz bir konu olmasına dikkat etmek gerekir.
Ekipman
Hangi makine sorusu tabi ki önemli, ama objektif seçiminin önemi büyüktür. Klasik portre lensi, bozulma yapmaması adına 50mm üzerindeki lenslerdir. Fotoğrafında modası vardır. Belli dönemler bazı aralıklar öne çıkar. Birçok projemi 85mm ile çektim. Çok severim bu aralığı.
Sabit odaklı lensler çekim sırasında pozisyon almanızı kolaylaştırır. Yurtdışı gezilerinde ve iş insanları çekimlerinde genelde 70-200mm 2.8’lik objektifi kullanırım. (Nikon D5+70-200mm f:2.8 tandemi) Şimdi de yeni bir formül ekledim, Fuji GFX 100s makinem 100 megapiksel çektiğimden, 63mm’e tekabül eden 80mm f: 1.7’lik lensi son Küba gezisinde tek başına kullandım.
Gerektiğinde sonradan kesme yaptığımdan 63-150mm gibi bir değere eşitlendi. Hem sabit odaklı lensin kalitesine sahip oldum, hem de 70-200mm’in ağırlığından kurtuldum. Ama hep derim, eğer fotoğraflar güzel çıkıyorsa ekipmanlar o oranda hafiflerler.
Teknik direktör gibi her maça çıktığınızda yeni kadrolar oluşturabilirsiniz de hayatınız boyunca aynı aralığı da kullanabilirsiniz. Sonuçlar doğru kararı gösterecektir. Yeni başlayanlara mutlaka 50mm f:1.8’lik objektifi öneririm. Fiyat performans bakımından birinci sıradadır. Eskiden firmalar kit lens olarak 50 mm’lik objektif verirdi.
Netlik
Fotoğrafta en önemli unsurlardan birisi netliktir. Portrede özel bir durum olmadıkça gözün net olması gerekir. Yakın çekimlerde daha da önem kazanır.
Genel çekimde zaten gövde ile beraber yüz de net çıkacaktır. Kahramana yaklaştıkça alan derinliği azalacağından hassas netlik devreye girer. Bazen öyle olur ki, kirpikler net göz bebeği flu olur. Gözü net burnu flu yapmanın da derinlik sağladığını düşünürüm.
Türk Sineması’nda Yaşayan Yönetmenler ve Kadın Sinema Oyuncuları projelerimde bu tekniği kullanmıştım. Fokus netliğinin dışında kaliteli objektifler ve sabit odaklı lenslerde detay kaydetme kalitesi artar.
Teknik
1992-95 yıllarında Aktüel ve Hürriyet’te çalışırken portre ve röportaj fotoğrafçılığı yapardım. Çantamda 2 gövde ve 3 sabit odaklı lens olurdu. 24mm ile kişiyi mekanla beraber çekerdim. 50mm’lik obejktifi aslında elli gibi düşünebilirsiniz. Yani elleriyle beraber. El unsuru çok değerlidir portre için. Son olarak da 85mm ile yüze yakın girerdim.
Sinemadakine benzer bir ölçekleme. Duyguyu arttırmak adına yaklaşıyoruz. Kontrast sağlamak ve ışık dilini istediğimiz gibi kullanmak için ise flaş kullanıyoruz.
Olası bir arıza durumunda çantada stepne makine olur. Genelde hafif, küçük bir makinedir bu. Stüdyo dışı çekimlerde tripod çok nadir kullanırım. Son dönemlerde 70-200mm kullanırken makine sabitlemeyi daha çok yapar oldum. Tripod sayesinde özellikle fiks açı olduğunda hem yorucu olmuyor hem de makineyi bırakıp modelle diyalog kurabiliyorum.
Seçim
Fotoğrafçılar bin bir emekle güzel fotoğraflar çekmeye çalışırlar. Çekim sonrası fotoğrafların seçilmesi ve işlenmesi gerekmektedir. Bazen bu aşama üstünkörü geçebilir. Ya da fotoğrafçının iş akışında eksikler olup değerli anlar özensizliğe kurban olur.
Ben Adobe ailesinden Bridge ile fotoğraflarımı seçip dosyalıyorum, seçilen fotoğrafları Camera Raw’da 4 işlem yapıyorum (kesme, renk, ton, kontrast vs). Profesyonel işlerde zaten çok alternatifli çalışmak gerekir. Benzer pozlar gibi görünür ama küçük ayrıntılar en iyiyi seçmemize olanak tanır.
Sokakta tanımadığım bir yüzü çekerken de elimden geldiğince çok çekerim. Kuralım şöyle, çekilmiş olandan daha iyi bir kare olacağına inanırsam devam ederim. Çektiklerimi de sürekli kontrol ederim. Netliğe bakmak için fotoğrafı arka ekranda büyütür, incelerim.
İyi diyeceğim fotoğraf için birçok kriter vardır. Tabi ki başta teknik özellikler, ışığı iyi olacak, net olacak. Hareket tam karar anında yakalanmış olacak gibi. Bir de fotoğrafın vurucu unsurları, ruhu vardır. Bu ruh ise küçük detaylarda saklı olabilir.
Yeni öğrencim gelir, fotoğraflarını gösterir. Hocam, bunlarda hiç Photoshop yok der gururla. Keşke yapsaydın derim. Ham haliyle paylaşmak eksikliktir. Ekleme çıkar yap, ayarları abart, manipüle et demiyorum, ama tonlar, renkler doğru olmalı.
İncelikler
Bana göre portre fotoğrafçılığı ikiye ayrılır. İzin alınmış, amacı belli çekimler ve izinsiz çekimler. İzin alınmış çekimler eğer profesyonel bir çalışma ise zaten ne istenildiği bellidir. İş insanları çekimleri, sanatçı çekimleri gibi.
Sokakta çekilen yüzler için ise etik kurallar devreye girer. Ben izinli/izinsiz portrelerin fotoğrafçısıyım. İkisinden de besleniyorum. İzinsizlerde önemli olan insanları rahatsız etmemektir, eğer çekilen kişi fotoğrafı silmemizi isterse hemen silmeliyiz. Sohbet etmek, amacımızı belirtmek, çok değerlidir. Zaten çabuk anlaşılır kimin çektirtmek istediği veya istemediği.
Instagram gibi platformalar sayesinde insanlar daha çok çekilmeyi kabul ediyor, adresler alınıp fotoğraflar paylaşılıyor. Yeni başlayanların fotoğrafları karışık olabiliyor.
Fotoğraf temizleme sanatıdır. Arka planı özellikle kontrol etmek değerlidir. Fotoğraf çekerek 3. boyuttan 2. boyuta dönüştürdüğümüzde katmalar üst üste gelir ve dikkati dağıtabilir. Kuvvetli bir arka plan için fotoğrafçı konumunu ve açısını sorgulamalıdır.
Aslında her çizgi, portremize değer katacak gizli oklardır. Perspektif bilgisi de fotoğrafçıya destek sağlayacaktır. Usta fotoğrafçıların özellikle albümlerini izlemek fotoğraf gözümüzü çok geliştirir. Fotoğraf repertuarımızı arttırır. Fotoğrafçı refleksimizi hızlandırır, fotoğraf seçerken de çok işimize yarar.
Sunuş
Çektiğiniz portre fotoğraflarını paylaşırken nelere dikkat edelim? Birden fazla çekmişseniz en iyilerini seçmek lazım. İnsanlar genelde fotoğraflarına veda etmeyi sevmezler. Benzer fotoğrafları aynı gönderide paylaşırlar. Ama zayıf olan fotoğraf kuvvetli fotoğrafın da etkisini azaltır. O seriyi bozar.
Yine seri fotoğraf paylaşırken ilk ve son fotoğrafın daha kuvvetli olmasına dikkat edin. Portre fotoğrafının klasik teknik tarafları bir yana çekilen yüzdeki ifadenin tam oturmuş olduğu önemlidir.
Yani gözü kaymış, ağzı düzgün olmayan bir fotoğrafı göstermemek lazım. Tanıdığımız bir insan ise önce kendisine danışılmalı ve gerekli izin alındıktan sonra paylaşmalıdır.
Yazı: Muammer Yanmaz
Yorum Yap