Fotoğrafçılık teknolojik olarak gelişmesi doğrultusunda gökyüzünün incelenmesine eşlik etmiştir. İnsanoğlu binlerce yıldır, gökyüzündeki yıldızlara hayran kalmış ve gök cisimlerini merak etmiştir. Yıldızlar masallara renk katmış, şiirlere şarkılara ilham vermiştir. Bugün hala geceleri üzerimizde ışıldayan gökyüzüne bakmak heyecan vericidir.
Gökyüzüne olan hayranlık, merak ve ilgi insanlık tarihi boyunca gelişerek devam etti. Öyle ki başlangıçta sadece başını kaldırıp gökyüzünü seyreden insanlar çıplak gözle göremediklerini daha yakından görebilmek için teleskop benzeri aletler icat etmeye başladılar.
Eski çağlarda yıldızların denizcilikten tarıma, dinden mitolojiye kadar birçok konuda önemli bir rolü vardı. Eski denizciler uçsuz bucaksız görünen denizlerde yollarını bulabilmek için yıldızlardan bir navigasyon gibi yararlandılar. Bazı takımyıldızlarının geceleyin gökyüzündeki konumları denizcilerin nerede olduklarını ve gidecekleri yol hattını belirlemelerine yardım ediyordu.
Yıldızlar tarım ürünlerinin ekim zamanlarını belirleme ve hava durumu öngörebilme için de yol gösterici olabiliyordu. Çiftçiler yıldızların konumlarını gözlemleyerek mevsimlerin gelişini tahmin ediyor ve buna göre tarımsal işlerini planlıyorlardı. Ayrıca Mitolojide her yıldız tanrıların bilgeliğini ve gücünü temsil ediyordu.
Gök bilimi yani Astronomi doğa bilimlerinin en eskisidir ve kökeni örneklerde gördüğümüz gibi antik çağlara dek uzanır. Astronomi birçok medeniyeti büyülemiş, Mayalar tarafından da çok araştırılmıştır. Orta Çağ’da tıpkı denizlerde olduğu gibi çöllerde de gezinip yol bulabilmek için gökcisimlerinden yararlandıkları için Arap ve İran’lı gökbilimciler de astronominin gelişmesinde oldukça katkıda bulunmuştur.
Geçmişi milattan önce ikinci binyıla uzanan gök cisimlerinin insanların karakteri ve kaderi üzerine etkileri olduğu düşüncesinden yola çıkan astroloji günümüzde hala popülerliğini korumaktadır.
Uzay ve astronomi büyüleyici ve sıra dışı konulardır. Gök cisimleri hakkında, onları inceledikçe her zaman hayrete düşüren pek çok bilgiyi sürekli öğreniyor, keşfediyor ve değiştiriyoruz.
Elbette fotoğrafçılık teknolojik olarak gelişmesi doğrultusunda gökyüzünün incelenmesine eşlik etmiştir. Günümüzde gökcisimlerinin yüksek çözünürlüklü fotoğraflarını çekmek astronomi araştırmalarının temel dayanağı olsa da bu durum hep böyle değildi. Fotoğrafın icadından önce gökbilimciler teleskopla bakarken gördüklerini elle çizerek kayıt altına almaya çalışıyorlardı. Bu durumda pek çok önemli ayrıntıyı da gözden kaçırabiliyorlardı.
Astrofotoğrafi Ne Zaman ve Nasıl Başladı?
Astrofotoğrafi 1840 yılında İngiliz doktor ve kimyager John William Draper’in New York üniversitendeki gözlemevinin çatısından Ay’ın ilk fotoğrafını çekmesiyle başladı. Draper ilk kez bir nebulayı da fotoğrafladı ve bunları sadece kendi tasarlayıp yaptığı ekipmanla gerçekleştirdi.
Daguerrotype’in plaka hassasiyetini artırarak pozlama süresini azaltmaya çalıştı ve bunda başarılı oldu. Tekniği daha da geliştirmiş olması ay yüzeyinde daha önce görüntülenemeyen dağların, kraterlerin fotoğraflanmasına olanak sağladı.
1870’lerin sonlarında kuru jelatin emülsiyonunun icadı nihayet fotoğrafçılık için güvenli ve kullanışlı bir yöntem sağladı. Daha yüksek hassasiyeti, Güneş’in kromosferindeki spektral çizgilerinin fotoğraflamasına ve Helyum elementinin keşfedilmesine olanak sağladı.
Günümüzde giderek daha fazla fotoğrafçı geceleri parıldayan yıldızları, samanyollarını görüntüleyerek gökyüzünde gezinmek istiyor. Elimdeki ekipmanla neler yapabilirim diye düşünürsek manuel olarak ayarlayabileceğimiz DSLR ve aynasız makinalarla oldukça güzel görüntüler elde etmeyi başarabiliriz. Yalnızca her fotoğrafçılık alanında olduğu gibi dikkat edilmesi ve göz önünde bulundurulması gereken şeyler vardır.
Işığın yetersiz olduğu gece vakitlerinde çekim yapıldığı için 25 saniyeye kadar uzun pozlamalar yapmak gerekebilir. Kullanılacak makinanın uzun pozlama yapmaya uygun olması bu nedenle önemlidir. Bu süre aralığında makinanın sabit kalmasını ve titrememesini sağlayabilmek için sağlam bir tripod ve deklanşöre basarken oluşabilecek mikro titreşimleri bile önlemek için uzaktan kumandalı deklanşör gereklidir.
Gökyüzünün münkün olduğu kadar fazla bir kısmını görüntüye dahil edebilmek için geniş açılı bir objektif iyi bir seçenektir. Aslında gökyüzündeki bütün cisimler aslında çok uzaklardadır ve bu yüzden bizlere küçücük görünür. Ay’ı ya da daha belirli bir objeyi çekmek için teleobjektifler de farklı sonuçlar elde edilmesine yardımcı olur. Mümkün olduğunca geniş diyafram aralığına sahip objektifler uzun pozlama için oldukça elverişli olup pozlama süresini kısaltmaya yardımcı olabilir.
Elbette kimse çekimi tamamlayamadan makinanın pilinin bitmesini istemez. Uzun pozlama yaparken dikkat edilmesi gereken bir ayrıntı da makinanın pilinin dolu olduğundan emin olmaktır.
Çekim yaparken daha fazla ışık ve daha kaliteli bir görüntü elde etmek için uzun pozlama oldukça faydalı olur. Kullanılan makinaya bağlı olarak iso değerlerinin hangi oranda artırılabileceğini söyleyebilmek zor olabilir. Bazı makinalarla yüksek iso değerleri kullanınca oldukça grenli görüntüler elde edilirken özellikle yeni makinaların çoğunda daha az görülmektedir.
Gece gökyüzünü görüntülemenin zorluklarından biri de netlemeyi doğru yapabilmektir. En iyi otomatik netleme mekanizmaları bile netlerken ışığa gerek duyarlar. Yıldızlar genellikle makinanın otomatik netleme yapamayacağı kadar küçük ve silik oldukları için manuel olarak ayarlamak daha hassas ve keskin fotoğraf elde edebilme şansını oldukça artıracaktır.
Çekim hazırlıklarını bitirdikten sonra çekimler için nereye gidileceğini düşünebiliriz. İçinde yaşadığımız şehirlerde astrofotoğrafiyi zorlaştıran bir ışık kirliliği vardır. Deklanşöre basıldığında gökyüzüyle beraber diğer ışıklarda görüntüye dahil olacaktır.
Gökyüzünün kendi ışıklarıyla baş başa kalabilmek için tüm kirlilikten uzaklara gitmek gerekir. Nereye gidileceği kadar ne zaman gidileceği de oldukça önemlidir. Bulutlu bir gökyüzü de işimizi zorlaştırabileceği için gökyüzünün tamamen açık olduğundan emin olmak için hava tahminlerini de kontrol edebiliriz.
Ayrıca özel olarak Ay’ı da görüntülemek istemiyorsak dolunay da bazen en az şehir ışıkları kadar işleri zorlaştırabilir. Çünkü Ay’ın ışığı uzun pozlamayla elde edilen bir fotoğrafta görülebilecek yıldızların sayısını azaltabilir. Akıllı telefonlardaki bazı uygulamalardan ayın evrelerini, takımyıldızlarını, meteor yağmurlarını ve nerelerde görülebileceği gibi birçok bilgiyi öğrenebilir ve önceden hazırlık yapabiliriz.
Konumu seçerken dikkat edilmesi gereken bir ayrıntı da ön planda nelerin olması gerektiğidir. Bir ağaç, dağ ya da ışıkları yanmayan eski bir evi ön plana yerleştirerek ilgi odağı oluşturabiliriz. Deniz, nehir göl gibi su kenarları da yansıma yaparak harika bir ortam oluşmasına yardımcı olabilir.
Bizlere ulaşmadan önce yüzlerce, binlerce hatta milyonlarca yıl boyunca uzay boşluğunda dolaşan yıldızların çok zayıf ışıklarını bugün görebilmenin keyfini yaşıyoruz. Biraz merak, deneme ve yaratıcılıkla bizler de gökyüzünün güzel görüntülerini fotoğraflayabiliriz.
Adam yıldızlara basa basa yürüdü
Çünkü biraz önce yağmur yağmıştı
Diyor Cemal Süreyya Adam şiirinde.
Gökyüzü daha hangi şiirlere ve keşiflere ilham olacak bilmek mümkün olmasa da; uzun bir süre daha bizleri kendisine hayran bırakmaya devam edecektir.
Yazı: Özgür Semerci