Sualtı fotoğrafları için dikkat edilmesi gerekenleri sizler için ön plana çıkardık. Bir vahşi yaşam fotoğrafçısı elinde kamerası ve amacına uygun objektifleri ile bir ormana girdiğinde kendisine sonsuz konu bulabilir. Ortamın fauna ve florası farklı saatlerin getirdiği ışık şartlarında fotoğrafçının hem yaratıcı gücüne destek verir hem de yeni keşifler yapmasını sağlar. Elde ettiği görüntüler bu gezegenin gizemidir ve toplum ile paylaşılır.
Aynı su altı fotoğrafçıları gibi…
Ancak, gün batıp orman karanlığa büründüğünde fotoğrafçının işi bitmez. Tam tersine orman bir başka yüzü ile karşılaşılır. Gündüz görülen canlılar, gece ortadan kaybolurlar. Birçoğuna gün ışığında yaklaşmak mümkün olmamasına karşılık gece burunlarının dibine kadar sokulmak mümkündür. Bazı canlılar gündüz hiç görünmezler, gece karanlığında son derece aktif olarak ortaya çıkarlar. Hatta bitkiler bile bu farklılığı fazlasıyla vurgularlar. Gündüz, çiçeklerini gözlerden gizleyen birçok bitki türü, gece olanca güzelliklerini sunarlar. O nedenle bir fotoğrafçının ormanın bu gece yüzüne kayıtsız kalması mümkün değildir. Gece yaşamını fotoğraflamazlarsa onu tam olarak tanıyıp tanıtamazlar da.
Aynı su altı fotoğrafçıları gibi…
Su Altı Fotoğrafları Özellikle Gece Çekilir
O nedenle su altı yaşamı gece fotoğraflanmazsa, suyla kaplı bu gezegenin doğal yaşamı tam olarak gün yüzüne çıkarılamaz. O nedenle su altı fotoğrafçıları mutlaka gece fotoğraf çekmek için suya girerler. Bu deniz ortamı da olabilir iç sular, akarsu ve göllerde de olabilir. Su altı yaşamını gözler önüne seren, birçok ilginç canlıyı tanıtan su altı fotoğraflarının önemli bir bölümü de gece çekilmiş fotoğraflardır.
Son yıllarda gece fotoğraf çekmek için yapılan dalışlara farklı bir kategori eklendi. Buna “Blackwater” dalışı adı verildi. Standart bir gece dalışından farklı olarak bu dalış türü, açık denizde derin sulardan su yüzeyine çıkan, çoğu yavru, yeni gelişmekte olan balık türleri ve omurgasızların fotoğraflanmasını amaçlıyor. Sonuçta, günümüz su altı fotoğrafçıları, başka hiçbir şekilde görüp fotoğraflayamayacakları canlı türlerini bu şekilde fotoğraflayıp, daha önce hiç görülmemiş canlı formlarını gözler önüne serme imkanını yakaladılar.
Bu dalışlarda canlıları karanlık sulardan belli bir alana toplamak şarttır. Bunun içinde karanlık suda bir aydınlık alan yaratmak gerekir. Dalışlar genellikle dibi en az 60-70 metre olan ve bölgeye göre bu 200-300 metrelere kadar değişen bir noktada yapılır. Bunun için 20 metrelik bir halat suya sarkıtılır. Bu halatın üstünde uzak bir mesafeden görülebilecek şekilde bir ışık kaynağı bulunur. Ayrıca halata yüzeyin altından itibaren 5, 10,15 ve 20 metrelerde en az 10-15 bin lümenlik güçlü su altı ışıkları sabitlenir. Bu ışıklar hem yakın çevrede derin sulardan gece karanlığında su yüzeyine yükselen canlıları ışık çevresine toplar hem de dalgıçların emniyetini sağlayıp rahat çalışma şartlarını hazırlar. Yüzeydeki ışık yukarıdaki dalış teknesinin dalgıçları yakından takip etmesini sağlar. Su altındaki ışıklar, hem dalgıçların devamlı derinliği kontrol etmeden kaç metrede çalıştıklarını bilmelerine, hem de çevredeki canlıların bu güçlü ışık kaynaklarının cazibesine kapılıp dalgıçların çevresine toplanmalarına yol açar.
Jelatinimsi Yapıdaki Canlıların Fotoğrafını Çekmek Uzmanlık İster
Ancak, su altı fotoğrafçısı bir “Blackwater” dalışında, fotoğraf tekniği açısından kendi bilgi dağarcığında olan ve deneyimleri ile biriktirdiklerini bu dalışlarda ortaya koymak zorundadır. Çünkü karşılarında çoğu zaman, oldukça ufak, hatta jelatinimsi yapıda ve standart davranışları yanında kendisinden uzaklaşmak yerine ekipmanlarındaki ışıklara yönelen canlılar vardır. Hem yavru (juvenil) canlılar ve onlar gibi olan Jelatinimsi canlıların fotoğraflarını çekmek, resif balıklarını, mercanları veya diğer tipik nesneleri fotoğraflamaya pek benzemez. Bu kategorideki dalışlarda karşılaşılan canlılar sürekli hareket eden açık suda farkedilmemek üzere tasarlanmış vücut yapılarına sahip olan canlılardır.
Gece dalışlarında odaklama yapmak için ekipman üzerine bulundurmak zorunda olunan ışık kaynakları, bir resifte standart fotoğraf çekerken amaca ulaşmaları için çok parlak olmaları gerekmez. Ancak henüz transparan haldeki yavru, küçük ve jelatimsi hayvanlar çok fazla ışık emebilir. Bu nedenle bu dalışlarda odak ışıklarının hem daha güçlü hem de eğik bir açıyla ışık verecek şekilde kameraya konumlanmaları gerekir. Hem sabit ışıklar hem de flaşlar için geçerlidir. Bu, hayvanın üzerindeki açı oluşturan dokuları, doğrudan dik gelen ışıklardan daha iyi aydınlatacaktır.
Bunun dışında AF hızı yüksek kameraların kullanımı sonuç için çok önemlidir. Bu da DSLR ve eşdeğer aynasız kameraların kullanımını zorunlu tutar. Net fotoğraf için odaklamada kontrast yakalamak çok önemlidir.
Her şeyden önemlisi, karanlık suda bu küçük canlıların üzerindeki en zıt noktayı bulmak ve onu AF odak noktasına yerleştirmektir. Ayrıca hayvan ve fotoğrafçı suyun hareketinden farklı şekilde etkilendiğinden, otomatik odak modunu sürekli odaklama üzerinde tutmak aynı konunun birden fazla çekimine izin verecektir.
Alan Derinliğine Dikkat Etmek Gerekir
Özellikle balık ve kalamar benzeri canlılarda kolaylıkla seçilen gözler tercih edilen bir odak noktası olmalıdır. Fakat “Blackwater” dalışlarında karşılaşılan hayvanlar ve bu noktalar kaçırılabilir. Bunun için odaklama sırasında bu noktalardaki bir sapmanın telafi edilebilmesi için çok küçük bir diyafram açıklığına sahip geniş bir alan derinliği kullanmak yararlıdır.
Küçük canlıları açık denizde her zaman düzgün bir şekilde aydınlatmak için harici bir flaşa ihtiyaç vardır. Özellikle flaş kullanmanın farklı faydaları vardır. İlk olarak, daha geniş ışın açısı hayvanları daha iyi aydınlatır. İkincisi, geniş açılı flaşlar geri yansımayı (backscatter) azaltır. Üçüncü olarak da, harici flaşlar sabit ışıklara göre daha fazla ışık üretirler ve bu da transparan hayvanlar söz konusu olduğunda, daha fazla ayrıntı anlamına yakalama anlamına gelir. Son olarak, harici flaşlar, fotoğrafçının vücut formlarını daha iyi göstermek için yüzeylerden yansıyacak doğrudan, dağınık olmayan ışığı kullanmasını sağlar. Elimizdeki kameralar saniyede 10 kareye kadar fotoğrafı arka arkaya çekebilir. Kameraların bu özelliklerini kullanmak bu dalışlarda çok önemlidir. Hem titreşimin neden olacağı bulanıklığı önlemek hem de net alanı yakalama şansını arttırmak için çok önemlidir. Ancak flaş aydınlatması bunun önündeki engeldir. Çünkü kamera saniyede 5-10 kare arası çekebilecek yeteneğe sahipken su altı flaşları ilk çakıştan sonra yaklaşık 1,5 saniyede tekrar çekim için hazır olabilirler. Bu da ilk kareyi sonrası kameranın çektiği karelerde flaş patlamasının olamayacağıdır. Bunu aşabilmek için belirli güçte (örneğin ½ güçte) kesintisiz çakabilen flaş modelleri seçilmelidir. Bu durumda flaş o güçte çakma moduna getirilir, kamera ayarları buna göre yeniden saptanır ve mümkünse ISO değerleri gerekli sınıra kadar yükseltilir. Buradan da anlaşılacağı gibi, bu kategoride başarılı çekimler için kamera ve flaşların bu seviyeyi yakalayan marka ve modellerden seçilmeleri gerekliliğidir.
Bir gerçek var ki, “Blackwater” dalışı su altı fotoğrafçılığının yeni trendidir. Her su altı fotoğrafçısı için farklı bir çekiciliğe sahiptir. Bazı dalgıçlar için karanlık bilinmeyen ile ilk karşılaşmanın korkusuyla yüzleştikleri dalışlardır. Bu eşiği atlamak isteyenler için bu dalışlar kaçınılmazdır. Bu konuda deneyimli olanlarda, her dalışta daha önce hiç görmedikleri yeni türlerle karşılaşmak deneyimini yaşarlar. Pelajik çevre bize ne kadar yabancı görünsede, milyarlarca inanılmaz yaşam formu onu yuva olarak görür. Fotoğrafçılar bu uçsuz bucaksız karanlığa baktıklarında gezegenimizin bilinmeyen bir başka yönüyle karşılaşırlar. İnsanın içinde olan bu keşif iç güdüsü de “blackwater” dalışlarını her gün biraz daha çekici kılıyor ve bunu denemek isteyen fotoğrafçıların sayısı her geçen gün artıyor.
Yazı ve fotoğraflar: Ateş Evirgen
Yorum Yap